Vikipedi:Vikipedi Türkçe Bunalım Tarihçesi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
--Hasan Sami 05:13, 13 Kasım 2006 (UTC)
Canı sıkılan, bunalan, sıcaklardan pestile dönen, sataşacak yer arayan, bahane arayan, takla atan, iş arayan, aş arayan, eşine kızan, patronuna kızan, etnik derdi olan, insanlığı ile problemi olan, polemik yapan, polemik yapmak isteyen, miyavlamak isteyen, koşmak isteyen, haykırmak isteyen bu sayfada yaz boyunca serbest olarak ve kişisel hakaret yapmadan ve bulunmadan istediği ciddi ya da geyik bulduğunu yazsın ve rahatlasın. Hepimizin birbirimize ihtiyacı olduğu lütfen unutulmasın.
[değiştir] 26 Haziran 2006
- Canım kahve istedi hemde sigaram da bitmiş üstelik kuşlarım yüksek uçuş eğitimine başladı.--LandSCape 18:45, 26 Haziran 2006 (UTC)
[değiştir] 27 Haziran 2006
- Hava çok sıcak ve nem oranı oldukça yüksek aşırı terleme ve vücut su kaybı nedeniyle verim düşüklüğü. Bebiş kuşlarım uçup gidecek kadar büyüselerde camlarımı kapatabilsem.(02.24 tsi)--LandSCape 23:26, 26 Haziran 2006 (UTC)
- Kaç gündür olduğu gibi sıcakları yine bahane ettim ve geceye kaldım. İyide oldu hem birkaç maddeye katkı verdim hemde arada şöyle güzel bir öneriyi hatırlama imkanım oldu: 'Mükemmellik her savaşta çarpışarak kazanmak değildir. En iyi strateji savaşmadan kazanmaktır.' Sun Tzu --LandSCape 02:37, 27 Haziran 2006 (UTC)
- Nihayet eve geldim. Doktorun sigarayı bırakabiliym diye kulağıma batırdığı Akupunktur iğneleri hala duruyo ama yinede canım sigara çekmeye başladı şimdi Landscape'in yazdığını okuyunca. Oyalanmam lazım. Dolapta bi yarım karpuz vardı galiba.. Vikipedi'de Karpuzlar hakkında bir maddemiz varmı acaba çoktan.. ben hemen yaziym bitane:
- Karpuzdae ailesini oluşturan Karpuzgiller kendi aralarında beşe ayırılır.. sonra üçle çarpılıp tekrar onbeşe bölündükten sonra bir tepside servisleri yapılır..
- Karpuz dilimleri ortalama 170 gram ağırlıkta, 9 ila 12 santim uzunlukta, 1,7 ila 2,5 santim genişliğinde ve üçgen şekilindedirler. Uzun uçları genellikle 22 ila 24 derecede, kısa uçları ise 42 ila 45 derece bir sivriliğe sahiblerdir.. :-p --Erdall 03:06, 27 Haziran 2006 (UTC)
- Önümde dağ gibi dosya var hazırlanması gereken. Telefonla aramam gereken bir yığın kişi var. Tonlarca mail atmam gerekiyor.Telefonum sürekli çalıyor. Bu ayki hedefi yakalamak üzereyim. Odamın tavanını daha bir sıkı yaptılar ki daha çok terleyim diye , akşamleyin yine yemek yapmaya erindim cipslerle geçiştirdim. Sigara içmediğimi bile bile niye benim yanımda sigara içiyorlar onu merak ediyorum. Bazenleri iş yerinde prosedürlere sıkı sıkıya uysam mı ki diye düşünüyorum çünkü esnek olduğum için sürekli bana geliyorlar , göz ucuyla vikilere bakıyorum. Yine düne benzeyen bir gün , farklı insanlarla konuştum ve farklı cümleler kurdum aslında dünle alakası olmayan bir gün . Bu sayfa ne kadar güzelmiş diye yazmak geliyor içimden--nosferatü 08:46, 27 Haziran 2006 (UTC)
[değiştir] 33 Hz.iran 2006 (Belki de 7)
- Bugün canım kavga istiyor.. Gözüme Erdall'ı kestirdim.. Kendisini katkılarından tanıyorum sadece..Kaç kilodur, boyu bosu cüssesi nedir, diye düşünmeden sırf stres atayım, gıcıklık olsun diye Erdall dedim bir kere.. Benim ki salaklık aslında.. Sigarayı bırakmak zorunda kalan bir tiryaki ile kapışılır mı hiç.. Olsun, kavga hep yenmek, dövmek için yapılmaz ki.. Ya canım dayak yemek istiyorsa.. Benim yaptığıma bakın Allahaşkına, koskoca adama(Yaşça yani..) Çocuklar yapmaz yaptığımı..tanımadığın birine sataş.. Ya adam göründüğü gibi değilse.. Olsun bre, ne de olsa O da insandır Erdall'sa Erdall ne olmuş yani.. O, hiç mi benim gibi "Bu hallere düşmemiş" acaba.. Ben ne yapıyorum yahu? Yahya Kemal niye o şiirde o mısra'ı kullanmış? elinin körü! Sen daha iyisini yaz da görelim.. "Karadan sevkedilen yüz gemi inmiş Haliç'e" .. Sevkedilen yerine yüzdürülen dese olmaz mıymış sanki? Her iki kelime de aruza uyuyormuş.. Üstelik "yüzdürülen" daha şiirsel değil mi imiş?.. Ama şiir didaktik..Belki bu sebeple bu kelimeyi kullanmıştır yahu!
- Sana ne, nasıl yazmışsa yazmış, sen Erdall'la nasıl tebelleş olacak, onu kavgaya çekeceksin, onu düşün: DÜŞÜNDÜM.. Verdiği rakamlar külliyen yanlış:Karpuzgiller kendi aralarında beşe değil yediye ayrılır. Yeşil karpuz, beyaz karpu, sarı karpuz, siyah karpuz, kahve rengi karpuz, (Kaç oldu yahu?)Karpuz dilimleri ortalama 170 değil 169 gram olur. Dilimler üçgen olmaz kare olur.. Tepside servis yapılmaz tencerede yapılır.. Anladın mı gardaş, öğren de gel..
- Off bee.. şimdi Matüridi maddesi için rahatlıkla yeni bilgiler toplayabilirim.. Bitir şu maddeyi artık ki birisi seni de şutlamak için fırsat kolluyor, ona göre.. Türk'üm, doğruyum, çalışkanım. Yasam: Matüridi maddesini bitirip yeni bir uğraş bulmaktır..
- Bu sayfayı düşünen beyinin sahibini Eğribucak'taki bağımda ağırlayacağım. Ağaç gölgesi benden su parası da istemem..Getirdiğini yesin içsin eğlensin!Katpatuka 'ya mesaj attım henüz cevap gelmedi. Uzatırsa ben hanımı alıp Avanos'a gidecek ve tepesine dikileceğim: Sen gelmezsen ben gelirim arkadaş! diye.. Nasıl tehdit ama? --Hasan Sami 09:23, 30 Haziran 2006 (UTC)
-
- Sen karpuzgilleri kabakgillerle karistirmis olmayasin sakin gardas..:-P --Erdall 21:10, 30 Haziran 2006 (UTC)
- Karpuz tevekte, kabak ağaçta biter.. Bal kabağının arıyla, asma kabağının üzümle; süs kabağının ise "Süslü Sare" ile yemiş-içmişliği hatta siyasi parti kurmuşluğu vardır.. Bir karpuzun çekirdekleri mutlaka tek, kabağınki ise çifttir. İnanmıyorsan, bir kabak, bir karpuz alıpkes-biç ve gör doğru olduğunu. Karpuz-Kabak ilişkisine gelince: Kayseriliyiz gardaş, burada karpuzun hamına "Gabak-garpuz" derler..Karıştırmışsak sırf bu yüzdendir belki..(Aklıma gelmişken sorayım: Karpuz ölçülerini alış metresiyle mi, yoksa satış metresiyle mi ölçmüştün?.. Münakaşaya başlamadan önce metrenin cinsinde anlaşalım da yanlışlık olmasın.) --Hasan Sami 11:56, 3 Temmuz 2006 (UTC)
[değiştir] 29 temmuz 2006
allahım sıcaktan ölmek üzereyim,cumartesi gecemi ancak bu kadar kötü geçirebilirm. hala malzeme getirecek kamyonu bekliyoruz. allahtan vikipedi var. çıkması gereken bir ton maliyet analizi var onları yapmıyorum bari burada bişeyler yapayımDelamorena 19:51, 29 Temmuz 2006 (UTC)
[değiştir] 8 Ağustos 2000 kaç? Galiba 6
Şu ev taşıma işi bitmedi gitti. Bunun yüzünden ortak projeye ortak olamadım. Üç gündür son yılların en sıcağını yaşıyoruz. İkinci torun bugün 18 günlük.. Doruksal'ın bebeği kaç aylık oldu acaba ve adı ne ki? Benim torunun birincisinin adı Efe 7 sinde.. Yenisinin adı Hasan Batu.. Dedesini adını koydular güya..Ama bana sormadılar ki! Yahu benim yaşım kaç başım kaç ki adımı koyuyorsunuz? Ben dede olacak yaşda mıyım? Baksanıza Uğur'la Doruk'la, Absar'la ve hatta Erdall'la... daha nice tığ gibi delikanlılarla senli benli konuşuyoruz..Arkadaşlarımın yaşını sor yaşımı öğrenmiş olursun değil mi? Değilmiş. Oğlandan olma toruna dedesinin adının konması usuldenmiş.. Başlarım senin usulüne.. Dedelikten istifa ediyorum... diyecektim ki, bilgisayarın arka planında bulunan, ötesi-berisi ortalıkta torunun 4 günlük resmi yandan bana bakıyor.. Sanki dediklerimi duymuş da bana "ben de sana başlarım ha...Dedeysen dedeliğini bil ve dır-dırı kes..." diyecekmiş gibi... Zamanenin bebeleri n'olacak! Büyüyünce bana türbe mi yaptıracak sanki? Öbürü 7'sinde jeepe göz koydu.. Bu da o yaşa gelmeden elimdeki bilgisayarı alacak oyun oynamak için!
Başka yazacak saçmalığın kalmadıysa, Ya Allah deyip bugün kü yazına başlasan, diyorum. Gazete yazını bekliyor. Birazdan fırçalı bir mesaj alırsın torununun babasından ona göre! İyi de hava sıcak, kafa bozuk.. Ev taşıma için kamyoncuyla kim görüşecek? Yine Erdall'la kavgaya mı tutuşsam ki? Vikide'ki eksik maddeler ne olacak? (Ömründe bir kere olsun ruh doktorunua gitsen ne olur yani?) Elinin körü olur! Bir kere niyet ettik de adam beni tedavi edeyim derken ben ona bir Mesmer metodu uyguladım ki aklın durur. 7. dakikada somnambüle girdi..Biraz daha devam etsem letarji ve mort! (Uyandıktan sonra benim buraya geldiğimi söylersen sana bu sefer elma diye soğan değil cin biberi yediririm, ona göre!) diye bastım ağır telkini.. Askerdeyken de Hüseyin Çelebi'yi uyutmuştum voleybol maçı sırasında. Ne yapayım O'nun kütörlüğü benden iyi idi ve maçı kaybetseydik bir tepsi şam tatlısı da cepten gidecekti.. Boyumun uzun olmayışından dolayı rahmetli anama-babama bir kızıyorum ki aklınız durur.. İyi kütör olamayışım hep boyumun yüzünden. Hanım'la konuşmak için bile iki üç-basamak yukarı çıkmam gerek..(Fazla attık galiba?)
Yeter be... Geç şu yazının başına yoksa Fatih'in fırçası mesaj olarak damlıyacak birazdan..( Şu hale bakın 28'inde baba oldum diye başımıza patron kesildi. Ulan senin altına pişiklerin geçsin diye ısıtılmış kum koyduğum günleri ne çabuk unuttun! Altını açtığımda bir kere de yüzümü... O zamandan belliydi ne olacağın!)
Halime gülen varsa, gülenin başına!--Hasan Sami 05:29, 8 Ağustos 2006 (UTC)
[değiştir] 23 Eylül 2006
Yarın okul başlıyor benim için. Vikiye eskisi kadar çok katkıda bulunamayağım; ama yazın istediğim kadar zamanım olacaktır.
KIZILSUNGURiletikatkılar 04:07, 24 Eylül 2006 (UTC) :(:)
[değiştir] Adana'dan portakal, Giresun'dan finduk gelse..Kayseri'den pastırma gitmese..
- Bugün birşeyler yazayım da bu sayfa öksüz durmasın bari.. Ne yani, bu kadar kullanıcının içinde benden başka canı sıkılan yok mu? Yoksa bu sayfa babamın tapulu mülkü sanılıyor da, girmeye mi çekiniliyor? (Tahrik için yazılmış bir cümle: Ne yani beni adam yerine koymadığınız için yan yana görünmek mi istemiyorsunuz?)
İçki, sigara, maç yayınlarından sonra saatlerce o maçın "yarenliğine" dalmak.. Bunlar benim de iştigal sahalarım olacak ama dünyaya öbür gelişimde. Hemen birinizin, "yani sen reenkarnasyona inanıyor musun?" diye sorduğunu hissediyorum. Bu arada bir başkasının, "nasıl hissedebiliyorsun? Sen abdal mısın ki mâlûm oluyor" dediğini de duyuyorum.. Hem hissedip, hem de duyduğuma göre abdalım elbet, hem de bunu yazacak kadar cesurum, va'mı başka sorusu olan?.. Ben bu cesareti gösterirken rahatlıyorum, gevşiyorum, saflaştığıma inanıyorum.. Cesaretim bu kadar mı? Değil tabii. 8-10 yaşındaki iken Kayseri Cumhuriyet meydanında "kuru incir" satan tablacının tablasından akşam üstü bir(adamın hakkı geçmesin belki de iki) incir çaldığımı daha altı ay önce ballandıra ballandıra anlatan bir yazı bile yazdım da kaç tebrik telefonu aldım dostlarımdan ne haber? Ula, elli yıl önce Kayseri'ye "İncir" diye bir nesne gelmiş ki, görünce yemeyip yanında yatasım geldi. Kayseri'nin "muz"la tanışması da kırk yılı geçmez.. Çoğumuzdan daha ârif olduğuna inandığım 70'lik ninemin anlattığına göre bir zamanlar Adana'dan portakal gelirmiş de kabuğunu çamaşırların arasına koyarlarmış ki güzel kokutsun diye! O zamanlar portakal-mandalina bir kıymetliymiş ki ninem anlata anlata bitiremezdi.. Şimdi Erdemsenol 'a hafif bir imada bulunsam değil bir sandık portakal, tutar bahçesini bile Kayseri'ye gönderir.( Bu cümle, kış hazırlığı için yatırımdır ha!) Nerde kalmıştık? Portakal'da kalmıştık.. Bu meredin iyisini Adanalı, Tarsuslu, Finike'li Wikipedistler yiyorlar ve beğenmediklerini de Kayseri gibi gariban bir şehre gönderiyorlar.. Sanki biz bu ülkenin çocuğu değiliz! Adanalı Wikipedistler listesine baktım da tam 5 isim var. Her biri bir sandık gönderse toplam 100 kilo eder.. Bu da bu garibe bir kış yeter.. (Bu kadar yüzsüzlük bazı siyasilerde bile görülmemiş bre oğlum! Olsun, ağlamayana meme yokmuş.. Ağlamaya devam da, ya bu Adanalı dostlar, "tamam bir sandık portakal gönderelim, nasıl olsa kabı boş gönderilmez, içine pastırma koy!" derlerse işte o zaman hapı yuttuk! Burada pastırmanın kilosunu yazsam Katpatuka'ya ayıp olacak.. "Dün Avanos'a gelirken getirdiğin şu kadarcık pastırmanın kilosunu yazmaya utanmadın mı?" derse, utanırım doğrusu!)
Portakal işi tamam.. Sıra geldi "fındık" a. Giresunlu wikipedistlere yazacağım ama onlar Kayserililerden daha zeki olmalılar ki memleketlerini yazmamışlar ki Kayseriliye soyulmayalım diye! Bre kardeşim göndereceğin altı üstü bir çuval finduk ki onunda yarısı kabuk çıkar.. Fazla nakliye parası ödemeyesin diye iç fındık göndermenini öneririm. Bu kıyağı babanız bile yapmaz, haberiniz ola!
Mutfaktan, İçişleri Bakanı'nın, kahvaltı hazır, komutu geliyor.. Kazağı çıkarmanın zamanı.. Şimdilik kazaklığa da, gevezeliğe de son.. Oh bee biraz rahatladım!--Hasan Sami 05:01, 23 Eylül 2006 (UTC)
- Yine ben.. ama bu gece bir şey yazmak geçmiyor içimden.. Bunalan sadece benim galiba..Herkesin ruh sağlığı yerinde!--Hasan Sami 22:50, 9 Ekim 2006 (UTC)
Hasan Sami bey canınız sağolsun sizin için en iyi bahçeden en iyilerini gönderirim, karşılığında da pastırma istemem. Ama nereye göndereceğim? Oraları isim olarak pek bilmemde biraderlerden doktor olanı orada okuduydu, eniştelerden biride Milli Mensucatta müdürdü epey gezmişliğim vardır. Kozandan istetirim direk oraya gönderilir. (Ceyhan'da meyve yetiştirmezler pek)--Erdemsenol 17:20, 19 Ekim 2006 (UTC)
[değiştir] Ne yapmalı?
(Bu başlık, taaa 1917'lerden kalma olmasına rağmen Lenine aittir. Telif sorunu vardır gerekçesiyle Vito tarafından silinebilir.Dikkatli ol.) Öyleyse ne yapmamalı? Bu sayfaya gelen giden yok, istediğin gibi yaz çiz ve deşarj ol ve ondan sonra da adam gibi sıraya koyduğun 48 maddeyi peşi peşine gir... yapmalı mı, yoksa yapmamalı mı.. Cezayir soykırımından dolayı fransızlara gıcıkım arkadaş, dolayısı ile "giyotin"e de gıcığım var, dar ağacı olsun lütfen.. desem mi demesem mi? Kafamın tam dank ettiği bu anda, ömrüm de tatmadığım hatta hiç görmediğim kımızı çamçaklasam mı çamçaklamasam mı? Allah onları yaratmışsa peki niye beni yaratmış diye sorsam mı sormasam mı.. (Tövbe ya Rabbim, tövbe..)Adam (belki de adame) yanıma kötek elbisesi ile dikilmiş.. Peçesini kaldırsam mı kaldırmasam mı? Ulan veya ulane, şu karşı duvarda asılı 32+32x9 dile gelse de söylese, nasıl kötek atılırmış bir öğrensen desem mi, demesem mi? c-5+7 kaç eder diye sorsam mı sormasam mı? Lenin'in 40 yıl önce okuduğum o kitabını yeniden okusam mı okumasam mı: Ne yapmalı? Elinin körünü yapmalı.. Stalin gibi davran veya Hitlerin Hocbreuhaustaki toplantısını bas veya Osman Batur gibi çık dağa ve kementle ... tayyaresi düşür! Başka? 1971'deki gibi yap: Önemli işlere karar vereceğin zaman ya kenefe git, veya hamamın göbek taşına uzan ve orada düşün.. Daha da ileri gitmek istiyorsan Eğribucak'ta su sarnıcı kazarken 4. (Belki de 5.) metre derinlikte verdiğin kararı tekrarla ve ertesi günü uygula.. Türkiye'yi ayağa kaldır, köşe yazarlarının her biri kendine göre ahkam kessinler ve enayilerin hiçbirinin yazdığı doğru olmasın! Ne çok fare var ortalıkta.. Kediliğe devam et ama ondan da usanırsın sen.. Öyleyse aslanlık tarafını kullan, boğazlarından tut ve ümiklerini sık.. hatta ağıla girmiş kurt gibi yap, hepsini boğ at, anasını satayım.. Sonra da dışarı çık, yakana bir gül tak, ağzına da bir sigara yak ve git Nefiye'nin penceresinin altına serenata başla Ahmet Muhip Dranas'ın mısralarıyla:
- SERENAD
- Yeşil pencerenden bir gül at bana,
- Işıklarla dolsun kalbimin içi.
- Geldim işte mevsim gibi kapına
- Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
- Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
- Ben aşkımla bahar getirdim sana;
- Tozlu yollarından geçtiğim uzak
- İklimden şarkılar getirdim sana.
- Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
- Goncanın altında bükülmüş her sak.
- Seninçin dallardan süzülen ıtır,
- Senin'çin karanfil, yasemin zambak...
- Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
- Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
- Düşen öpüşlerdir dudaklarından
- Mor akasyalarda ürperen seher.
- Pencerenden bir gül attığın zaman
- Işıkla dolacak kalbimin içi.
- Geçiyorum mevsim gibi kapından
- Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ..
Bu "orijinalden" sonra Baudelaire'n kötü tercüme edilmiş "Elem çiçekleri" okunmaz ki! Ula tercüman, O kitabın tercüme adı Elem Çiçekleri değil, Azap çiçekleri... Elem'le azap arasında "nüans" değil kazık kadar "fark" var. Verlaine'e el uzatsam O'nun da devri geçti.. 18'inde gelmeyen sevgilinin,20'sinde sahip olunmayan jeep'in, 25 yıl karanlık mutfakta yemek yedikten sonra gelen aydınlık mutfağın ve "Ah ula bir intertyp'ım olsa da nasıl gazete çıkarılırmış umuma göstersem yıllarındaki özlemden sonra gelen tren katarı gibi web baskı makinesinin içine... tüküreyim.. Nefiye ne alemde acep, Rukiye Nasıl, Ülkü'nün kaç çocuğu var, Keziban yine "Mantosu kareli, dalavereli bir kız" mı? Merzuka, Rubbiye, İlmiye... (Ula hep "eski" isimli kızları mı buldun şiir yazacak, biraz da "tankü" isimlileri seçseydin.. (Olmaz abisi..Neden olmaz? Şundan olmaz: Eskilere aruzla yazmak gerek, şimdikilere de "yatağıma geeeel" gibilerinden serbest nazımla.. Hast du versthanden? Taha o gazeteye nasıl "baş" oldu? Köksal'ın o partide işi ne, Sadi yine dayak yeme pahasına adaylıkta ısrar eder mi, Ula Yılmaz Devlet Dergisinin kapağını çizen adam uçak kaçırır mı, Galip ağabey o dünyada da odasına çay-sigara servisi yapılarak kilitlenip "yazını yaz"a zorlanıyor mu, Münih'teki kazak Hasan'ın, Londradaki Kırımlı saygın romancımın sıhhati nasıl, Erol bey son gönderdiğim şiiri neden mâhur değil de kürdilihicazkar olarak bestelemiş... Arena stadyumunu çizen akıllı neden çimlerin güneş ihtiyacını hesap etmemiş de projede sonradan değişiklik yapılmış.. Radyoaktif elementlerin bugünkü sayısı kaçı buldu.. Rüyalarında imal ettiğin uzay aracına bin ve gıcık olduğun ülkeleri yerle bir et..(Yalnız, gül bahçelerini, mavi çamları, orkideleri ve spinozları koru..) Hoppala, nereden nereye geldik.. Bir siyasi parti mi kursam, yoksa Viki'ye yöneticilik için adaylık mı koysam. (Koy da gör gününü!) 12 Eylül'den ne haber.. Bunun cevabı:Takvimlerde her yıl 12 eylül var zaten.. 10 mayıs ?..(Bu, boğanın doğum günü...10.5.1942) Ulan, bizim kırk yıllık kaşık düşmanı bile bu günü unutur oldu.. Halbu ki ben O'nun için:
- Cehennemi , Cennet diye yaşadın
- Bu kahırlı aşı it olsa yemez.
- Otuzbeş yıl çektin beni be kadın;
- Öküz bile bunca yükü çekemez!
dıye 2 yıl önce (Demek ki, 37 yıldır hücre hapsimiz devam ediyor!) kendimi öküz yapıp bu şiiri yazmıştım..(Öküz, eşşek deyince hakaret oluyor da, boğa, aslan, kaplan iltifat... Ula bu nasıl öküzlük böyle?)
Bitti mi? Biter mi? Daha da yaz ki okuyanlar bu deli saçması cümlelerin her birinden bir anlam çıkarmaya çalışsınlar.. Anlamadıklarını şifre zannetsinler! Beynin sağ lopu ile sol lopunu, içindeki ile sınıra yakın olan ulmuş yerlerini ayni anda kullanırsan böyle saçmalarsın işte.. Edebi mi, değil mi, adam gibi yaz ki yarın okuyucu "ti"ye almasın (Alsa sanki umurumda)... gibi düşünüyorum. Doğru düşünüyor muyum efem? diye bitirmeli mi, bitirmemeli mi? Yoksa, giyotini indirdikten sonra saçlarımdan tut ve millete göster ulan: "Bu Hasan Sami dediklerinin kellesi diye.. mi demeli.. Yine de ben darağacını tercih ederim. O yükseklikten cellatları seyretmenin zevkine payan yoktur...(.bu işin....yavrularum....)
Sahura az kaldı..Tövbe et, çayı koy, hanımı uyandır ve bir edi-bir büdü yemeğini ye, oruca hazırlan..Laf aramızda, beste kürdîlihicazkâr da olsa fena olmamış hani: Sen de gittin sudan bahanelerle-Kırılmış kâsedir gururum artık.. (Gönül Akkor'a Allah şifalar versin, ne güzel okurdu kürdilihicazkâr: Koparam sinemi ağyar elidir - Dost elinden yüreğim yârelidir.. şarkısını..) Beni anlıyor musun Metal Militia?--Hasan Sami 00:18, 17 Ekim 2006 (UTC)
[değiştir] Beşiktaş
Yahu bu Beşiktaş yüzümüzü ne zaman güldürecek. Kadıköy Hatırası'ndan beri yüzümüz gülmedi. Her rakipten korkar olduk. Belki buraya yazarsam uğur gelir de makus talihimizi çevriririz belki. --Atacameñoileti 19:04, 2 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Vikipedi:Vikipedi Türkçe Bunalım Tarihçesi
Vikipedi'yi herşeye rağmen severim, Türkçe'yi anadilim bilirim, bunalımdan falan hazzetmem, ama tarihçeye biterim, konuyu başlığa getirecektim, ama bu saatte heder olur giderim. Hasan Abi'ye hürmetler eder ellerinden öperim :)) --Cansız 00:03, 8 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Cinayet iması
Abiliğe eyvallah.. Eğer amca, dede falan deseydin yengemiz dul, yeğenlerimiz yetim kalırdı. El öpenler sağolsunlar.. Geçmiş bayramın şekerleri bitti. Gelecek bayrama yanında sakız da veririm. İyi geceler.--Hasan Sami 00:22, 8 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] I love you Taytay
Ula, şu "İt"in ettiğine bak: Tam iki yıl besle büyüt, karda kışta haftada iki gün, onca benzin, onca zaman ve kasaba dökülen onca yüzsuyundan sonra sen çek git.. Başka zamanlar O'na "it" diyen oğluma bile "hastir lan..it oğlu it! O!nun adı Taytay, hatta Taytay Bey! diye kızardım da 28'lik Fatih'ten ses çıkmazdı.. Her bağa varışımda beni özel havlamaları ile karşılayan ve hemen başını okşayıp sevmediğim, patilerinden tutup bir süre dans etmediğim zaman bana uzun süre küsen ve getirdiğim kemikleri ancak "annesinin" (Bizim içişleri bakanı oluyor) bin bir ricası ile yiyerek, bir iki saat sonra da benimle barışan Taytay geçenlerde pılını pırtısını toplayıp "bağı" terketti.. Belki bir kaza falan geçirmiştir, başına bir iş gelmiştir, dediğimde dostlarım, O'na o kadar yüz verdin, gazetende o kadar bahsettin ki, senin yaptığın propagandayı Bekir Coşkun bile kendi iti için yapmamıştır; ünlü olmuş ve belki de "artiz" falan olmak işin Yeşilçam'a falan gitmiştir.. belki yakında tv'lerde proğram sunuculuğu falan da yapar, dediler.. İşte o zaman kafama dank etti. Olur mu olur.. Tevfik Fikret ta 70-80 yıl önce "Deniz kadın gibidir; hiç güvenmek olmaz ha!" demişti.. Bu, kadın da değil; adı Taytay da olsa nihayet bilidiğimiz sıradan bir it, itoğlu it. İki yıl etle besler, her gidişinde dansa kaldırır, evin sahibesini de annesi yaparsan olacağı işte budur.. Çapkınlığa gitmiştir muhakkak, dönüp gelir diye bekleyip, aleyhinde yazıp çizmedim ama, geleceği gideceği yok gibi. Çok kızıyorum, küplere biniyorum.. Vito'ya kızgınlığım bile onunkinin yanında hiç kalır.. Elime bir geçirirsem, ömrümde ağzıma koymadığım içkinin en keskinini ağzına boca edip, sarhoş olduğunda da resmini çekecek ve "Sen busun lan, it oğlu it" diye diğer leydi'lere rezil edeceğim ibret-i âlem için!. Ula it, asıl şimdi kış mevsimi bağı bekleyecektin ve ben de seni bahane ederek sayende her hafta kestane alıp, sobada kebap yapacaktım. Şimdi ben hanıma ne bahane uydurayım? Gidecek zaman mıydı? Gitmesen olmaz mıydı? Yanına gelip sırnaşan leydilere kızmışlığımız mı oldu? Edip eylediklerine, yerli yersiz havlamalarına ses mi çıkarttık.. Etini, suyunu ihmal mi ettik? Şu kış mevsiminde itliğin sırası mıydı?
37 yıllık "annen" gitse bu kadar yanmazdım ulan! Sen kendini ne sanıyorsun, altın üstün bir it nihayet!
Ne olursan ol, yine de gel, ister it ol ister Taytay, gelirsen başımın üstünde, bağımın en mütena semtinde yerin vardır, hay hay! Buyur gel.. Sana söylediğim sırlarımı Cansız amcana bile söyleyemem be koçum? İleride Vito amcanla kavgaya girersem beni kim koruyacak? Dönüp gelirsen eğer, her türlü ihanetine göz yumacak ve gelecek Nüfus sayımında "oğlumuzu da yaz amcası" diyeceğim, söz veriyorum. I love you Taytay! (Benim it, itçeden başka lisanlar da bilir amcaları!)--Hasan Sami 01:37, 8 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Epilog
Bre ağalar, zaman azdı.
Düşmüşe il üşür oldu.
Küllükte sürünen eşek,
Cins atla yarışır oldu.
Palas üstünde yatmayan,
Bıyığına pala batmayan,
Porsuk ardından yetmeyen,
Ceylana ulaşır oldu.
Evlerinin önü yazı.
Yayılır turnası kazı.
Yaşına yetmedik kuzu,
Koç ile vuruşur oldu
Gevherî der; işler hata.
Katırlar baskındır ata.
Olur olmaz maslahata,
Çocuklar karışır oldu.--Cansız 20:05, 10 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] 13 Kasım 2006
saat sabahın beşbuçuğu ( rakamla 5,5 ) sıkıntıdan ölmek üzereyim, iki çeviri yapmam gereken madde varken aman bu ne yazmış aman şu ne demiş diye viki içinde deli dana gibi geziniyorum. ( ben buraya nasıl geldim bu arada!) bi son değişikliklere bakayım, offf offf saat daha 5:40 ve işe gitmeme 2 saat var. bu arada kibelenin ana sayfaya gittim, madalyaların gelenlerini bir yere koymuş ( garip olanı gidenleri de bir yere yazmış geri mi isticek ne) onu görünce aklıma geldi kimse kimseye madalya vermez mi oldu ne (asıl amacım birilerinin bana da madalya vermesini sağlamak ama o da olmayacak) neyse madalyadan bahsetmiyeyim Dbl2010 kızar şimdi madalya vereceğinize madde yazın diye, hoş bunu görünce kızacak gene bunları yazacağına günün resmi şablonunu çevirsene diye.Ama hasan amca da döktürmüş yukarda canım çekti benim de (amca demesemiydim acaba, o da kızacak şimdi) neyse daha fazla düşman edinmeden ben en iyisi internetten çıkayım da televizyon izliyeyim(sigarayı da bıraktık zaman geçmez oldu be yahu) Delamorena 03:46, 13 Kasım 2006 (UTC)
[değiştir] Sen bizim mahalleden geçmen mi Delamorena?
- Saat sabahın altı kırkbeşi.. Bir kafa dengi bulabilir miyim diye buraya şöyle bir uğradım ki.... Aman Allahım... Hemen seslendim: Hanım, çakar almazı doldur ve getir..
- -Hayrola, dedi biraz daha dur da güneş çıksın bari. Bu saatte kimi vuracaksın yine, bu kaçıncı kaatilliğin? Sonra ilave etti:
- - Amca mı demişler, yoksa dede mi?
- -Yok devenin nalı? Bir de dede mi deselerdi!!!
- -Uzatma, dedi, biraz sonra gazeteden ararlar, bir an önce yazını bitir.. Hem bugün küçük torun
- Hasan Batu'yu bize bırakacaklar! ( 37 yıllık kaşık düşmanının dedeliğimi ihsas edişine bakın.. Ula, günde şu kadar gram ekmek yesen 37 yılda şu kadar fırın eder.. Bari sen bunu yapma!)
- Birazdan zil çalacak, 3 aylık torun gelecek ve onun sayesinde de Delamorena maktul olmaktan kurtulacak! Yani rahmetli Ecevit bir süre yalnız kalacak!(Sahi, şu vuracaklarımın listesini bir hazırlasam, onlar beni vurmadan: Vito başta olmak üzere!)--Hasan Sami 05:13, 13 Kasım 2006 (UTC)

