Tartışma:Nükleer Santraller

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Bu ülke insanının teknoloji kullanımındaki sabıkaları hayli kabarıkken, Müthiş “üst” düzey bir disiplin içinde ve bu disiplini “sonsuza” kadar sürdürerek, yüksek Teknoloji kullanacağını beklemek hayalcilik olmuyor mu? Bırakın Nükleer santralı, Bana az gelişmiş Afrika da dahil olmak üzere, “ÇÖPLÜĞÜNÜ” PATLATARAK 11 VATANDAŞININ ÖLÜMÜNE SEBEP olan başka bir ülke ismi verebilirmisiniz.(Ne tesadüftür ki, zihnim beni yanıltmıyorsa, galiba,tam da bu Başbakanımızın Belediye başkanlığı zamanında patlamıştı Ümraniye Çöplüğü-yanılıyor da olabilirim.)

           Sadece bu bile Nükleer Reaktöre karşı olmam için yeterli gerekçe olmalıydı,
       ama hayır.
           Sahteciliğin “kendisinde bile”  “sahtekarlık” yapanların hüküm sürdüğü bir ülkede “ha etil alkol-ha metil alkol,ikisi de alkol değil mi? koy ver gitsin, bişey cik olmaz” genel-geçer anlayışının bakiyesi, şu an itibari ile otuz civarı ölüm, olduğu söylense de, bu günlere kadar hiç hesaba girmemiş, bunca sarhoşluk sonrası kalp krizi ile, binler mi desem, onbinler mi desem, ne desem acaba...

Yine bırakın yüksek teknolojiyi, ortalama bir teknoloji sayılan Otomobil ve trafik teknolojisinde başarısızlıkta birinci değilmiyiz.?

           Diyebilirsinizki yukarıdaki örnekler teknolojiyi kullananların eğitimiyle ilgili problemlerdi.

Peki,Ya Mühendislerimiz eliyle kurup kullandığımız teknolojiler çok mu matah? Zemin mühendisliği teknolojisi ile Heyelanları, ne kadar engellemişiz? Su Mühendislerimiz, deniz dibi şehirlerde,suyu, insanlara zarar vermeden, en kısa yoldan denize ulaştırma gibi,temel mühendisliğin “çocuk” oyuncağı sayılabilecek bir problemi halledebilmekte! Ne denli başarılı oldukları malumunuz. Yerkürede olması mümkün deprem şiddetinin 10 olacağı hipotezini scala alır, ve şehirlerimizin dayanıklılığına bakarsak,İnşaat mühendislerimizi, dünyanın hangi başarı ortalaması içinde bulacağız. İş Kazalarında Dünya kaçıncısıyız? Tren kazalarında geçen yıl neredeyse Hintlileri geçecektik. Ben dünya vatandaşı olsam, sakarlık ve teknoloji kullanımında bu kadar bol sabıkası olan bir ülkenin, bu teknolojiyi kullanmaması için bayrak açar, Dünyayı yaklaşmakta olan bir felaketten kurtarmak için kampanyalar düzenlerdim. Ama hayır tüm bunları da geçiyorum.

       Yukardakiler yetip artsa bile, Nükleer santrallara karşı olmamın gerekçesi bunlar değil;

Çevreye verdiği büyük zarar Yarattığı Radyoaktif kirlilik Atıkların depolama problemi Suların kirlenmesi Ekolojinin bozulması gibi “her biri” başlı başına bir “felaket” olan gerekçeler de değil benim problemim. Depremsel sismik aktivetimizin yüksekliği ve riskinin bu reaktörleri kurmaya elverişli olmadığı savının mücadelesini veren yerbilimci uzmanlarımızı da göz ardı edebilirim. Santralın “atık” problemi çözülse dahi “KENDİSİNİN” , ZATEN TEK BAŞINA BİR “ATIK” BELASI OLMASI”, Torunlarımızın - torunları, O nu kaldırmak isteseler bile, en az 150 -200 yıl o na ilişemeyecekleri, -çok masraflı Radyoaktif bir atık pisliği mirasıyla boğuşacakları- gerçeği bile muhalefet gerekçem değil. Şu anda cebimizde olmayıp, borçlanarak, sokağa atacağımız Milyarlarca Dolar da da gözüm yok. Size; Güneş, Rüzgar,Su,Termal,Jeotermal Hidrojen Bor ve Bio enerji gibi potansiyellerin bizdeki muhteşem bolluğundan da söz etmeyeceğim Alternatif enerjiler, yenilenebilir yada ekolojik enerji teknolojilerinin, gelişmekte olduğu bile değil gerekcem. Ne mi?;Anlatıyorum; Son 30 yıldır Hiçbir gelişmiş ülkede, Nükleer santral kurulmuyor.??? Son 30 yıldır hiçbir ülkede Nükleer santral gelişimi yada yenilenmesi projesi de üretilmiyor ???

       Farkındamısınız?.

Aklı başında hiçbir ülke de artık bu işe soyunmuyor.

       Neden?

Sebep teknoloji nin bizzat kendisi. İki cins Nükleer Enerji metodu vardır İlki Atom bombasınından tanıdığımız “Maddenin parçalanması” prensibine dayalı FİZYON enerjisi; İkincisi Hidrojen bombası prensibine dayalı(ki bize hayat veren Güneşimizin de tükenmez enerji kaynağı olup) “Maddenin birleşme” enerjisi ile oluşan FÜZYON.enerjisi İlki ne kadar Kirletici, korkutucu ve yukarıda sayılan nedenlerle ürkütücü ise İkincisi bir o kadar çevreci ve masum İlkinin yakıtı çok pahalı, atığı sorunlu,işletmesi problemli,kendi başlı başına bela iken İkincisinin yakıtı Dötoryum-Ağır Su(H2 O2) Yani; DENİZ DİBİ SUYU. Dünyada en bol ve en ucuz bulunur bir yakıt,.Radyoaktivitesi neredeyse sıfır,Çevre kirliliği yok,patlama olasılığı yok,ekolojik bir enerji çeşidi. Peki ya verimlilik? Orası daha da çarpıcı; bir Füzyon santralı,Yaklaşık beş adet Fizyon Reaktörüne eşdeğer enerji üretir. Ancaaak; Evet böyle bir gerçek var sa da, bu teknolojinin de bir kusuru mevcut, Henüz daha böyle bir “Takomak” yapılamadı! Füzyon olayının gerçekleşebilmesi için, çok üst düzey bir enerji ortamı gerekmektedir. Bu ise ya

       “Güneşimizdeki” gibi “muazzam ısı ve basınç”, yada “ışık hızı” baremlerinde yüksek hızlar gerektirir. 
            Mukayese edilmesi anlamında ifadeyle;Füzyon prensibi ile oluşturulmuş bir Hidrojen bombasını patlatabilecek 
       enerji seviyesine ulaşmak  için “fünye” olarak önce bir “atom bombası patlatılması gereğini” söylersem, açığa çıkacak enerjinin ne denli büyük olduğunu anlıyabilirsiniz
           Geçtiğimiz yıllarda Normal Şartlar altında Füzyon Gerçekleştirdikleri iddiası ile “Soğuk Füzyon” sansasyonuna 
       sebep olan İtalyan Fizikçilerin, bu deneyleri,  ciddi hiçbir fizik çevresinde itibar görmedi ise de, konunun aslında
       ne kadar ilgi uyandırdığı, Entellektüel Fizik çevrelerinde ne denli takip edildiğini gözlemiş olmanız gerekir. 
           Romanlara konu edilecek kadar meşhur olsa da,Şimdilerde “eski” teknoloji sayıldığı için yavaş ve demode bulunan CERN Fizik Loboratuvarın dan, kat kat güçlü ve hızlı parçacık Loboratuvarları devreye girmiştir.(Konu ile ilgili çevrelerde komik sayıldıysa da ,bu güçteki labaratuvarlarda,bu hızlarda deney yapacak fizikçilerin, deney ortamlarında yanlışlikla, Dünyamızın içine düşeçeği bir “kara delik” üretilebilebileceği iddiasında bile bulunulmuştu.) 
           Ancak Fiziğin özellikle “madde nin yapısı” hakkında hala bilmediği; bilmek ve bulmak istediği daha o kadar çok fermiyon(atom altı parçacık-Kuarklar,mezonlar, leptonlar vs.) var ki, ilgilenenler,bunu açtıkça içinden yeni deryalar çıkan bir matruşka olduğunu söylemekte ve çaba harcamaktadırlar.
           Batı da, bir çok hızlandırıcıda yapılan tüm bu deneylerlerle beraber yapımı sürdürülen büyük kapasiteli hızlandırıcılarda  yapılacak tüm deneylerin büyük bir bölümü füzyon fiziğinin gelişimine fazlasıyla katkı sağlamaktadır.  

İşte ; işin ipucu tam da burada; Şu anda Füzyon dan enerji üretimine sahip Takomaklar; (Ki Hızlandırıcılardan ayrı olarak kurulan Bu santrallara “Takomak” deniyor)Amerika’da –birden fazla-Japonya’da, Rusya’da,Çin’de ve Avrupa’da deneme faliyeti içindeler. Belki bu santraller, Fizyon Reaktörlerine göre daha pahalı olacak ve Parçacık hızlandırıcısı prensibi ile çalışan bir çok Fizik Laboratuvarının ufak kopyaları halinde düzenlenecekler. Ne var ki Önümüzdeki 25 ile 30 yıl içinde(belki daha kısa bir süre de) Dünyanın bu enerji santrallarına kavuşacağı, tüm prestijli bilim çevrelerince, çok mümkün görülmektedir.

           Bu sebeple, Akıllı ve gelişmiş ülkeler, Yıllardan beri Tüm Nükleer stratejilerini değiştirip,tüm yatırımlarını  erteleyip,tüm projelerini rafa kaldırarak, büyük bir iştahla bu değişim ve gelişimi BEKLEMEKTELER.

Biz niye bekliyemiyoruz ki? Bizim acelemiz ne? Torunlarımızın torunlarına arkamızdan rahmet okutma çabamız niye? Sularımızı,Güneşimizi,Rüzgarımızı,termal ve jeotermal enerji kaynaklarımızı bitirdik te mi? Sıra buna mı geldi.? Yukarıdakilerin de tamamını geçiyorum;

           Tam gerekçem se aşağıda;

Bu eski teknolojiyi elinde bulunduran,”enerji baronları” ellerindeki külüstür teknolo-jiyi “kakalayacak” bir üçüncü dünya ülkesi aramaktalar.Bula bula Kuzey Kore ile İran’ı bulabildiler.Kuzey kore den “Ruslar” sebeplenmişken, İran’dan “Almanlar” sebeplendi. Amerikan ve Kanada şirketlerinin ise yıllardır siftahları yok. Biliyorlar ki,Bunu satın alacak ülkelerin kümülatif ülke zekası, genel ortalamanın altında seyretmelidir. Çünkü aklı başında, yada gelişmiş teknolojiden haberdar hiçbir ülke buna talip olmaz. İşte ağrıma giden en büyük sebep bu dur. Ve tam bu sebeple; Karşıyım, Muhalefetim,Reddediyorum Hem Bu kadar, çok “kurnazı” olduğunu ! iddia eden bir ülke olacaksınız, hem de bu kadar büyük ölçekte bir saflığa soyunacaksınız.“Beyaz” ve “mavi” enerji nin üstüne bu “kara” enerji vukuatını hiç kaldıramayız. Benden söylemesi. Sadece enerji sektöründe oluşacak bu ikinci vukuatla bizim kadar uyanık ! bir milleti, fena halde saf ve salak ! mevkiye düşürmenin alemi yoktur.! Derim Ben.

           Haksızsın! diyorsan “Cin”im! diyorsan, Kurulacak santralin sadece barışçı amaçlarla kullanılmayıp, kıyısından köşesinden, ufak çapta atom bombasına kavuşup, Ordumuzu güçlendirerek,Çevredeki caydırıcılık etkisini artırabileceğini, Ülkemiz Hinderlandını genişleteceği hayali ile “Adriyatikteeen - Çin seddine” Türklük şiarını taşıyacağını umarak  “iyi olur be ! babam” hayalleri içindeki  Şovenizme teşne  beyinlere de derimki; bu kadar “safdilli” olmayın,
           Kendinizi bu teknolojiyi üretenlerden daha “Cin” bellemek, eşyanın tabiatına aykırı;
           Bu yapacağımız Reaktörde, bunları “değil yapmak”,rüyalarımıza bile giremeyecek “önlemi alacaklarından” kuşkunuz olmasın. 
           Hindista’la Pakistan’a gösterdikleri “-göz yumma- devirleri” çoook gerilerde kaldı.
           O reaktöre “girecek yakıtla”, “çıkacak atığın” mili gramına kadar “hesap vereceğimiz”  “Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu” var artık.
           Yine de; “ben yılmaz bir savunucuyum diyorsan; Onları atlatmak kolay diyosan da hatırlatırım ki, adamın “başına yıkıyorlar”; görüyorsun.
           İşte “Irak”,İşte “İran”

Bi de; Tüm bunlardan ayrı, bu teknolojiyi ilimsel ve de bilimsel katkı sağlar gerekçesi ile isteyen, Fizyon da yol alamazsak Füzyonu kazanamayız diyen, "gerçek barışçı safdillere" de Gösteririm ki, Bizim “Büyük Çekmece’de” Tüm Fizyon deneylerini yaparak “ilmimizide-bilmimizi”de arttırabileceğimiz reaktörümüz zaten var, yeter ki bu çalışma gayreti içinizde olsun.

           Ayrıca, zamanında ki Demirel ‘li yıllarda  “Renkli TV” Teknolojisi dururken “Siyah-Beyaz TV” yi getirenlere, Ülke potansiyelini boşa harcadığımızı bas bas bağıranları Teknoloji düşmanı yobaz solcular suçlaması ile afişleyip demogoji yapanların çanağına bir kere daha mı? Düşeceğiz. 
           Bu satırların yazarı,Barışçı olması şartı ile Nükleer Teknolojinin hiç bir çeşidine karşı olmadığı gibi, tam  tersi hararetli bir destekçisidir. Ne var ki,bu teknolojiyi edinme gayretleri içine,ilimsellik ve rasyonalizmin ilkelerini katarak, ülke menfaatlerini çağdaş değerlerin titiz süzgecinden geçirilmesi,gereğine inanır.
           Son sözüm hedef  küçültüyorsun, vizyon daraltıyorsun, çıta düşürüyorsun diyenlere, Tam tersi hedef büyütüyorum, çıta yükseltiyorum;vizyon getiriyorum;

Fizik yasalarının geçerli olmadığı alanlarda bile “Kara delik” yaratma becerisine sahip, bir ulusun afadı olarak,buna bile karşı olmam gerekse de yine de es geçerek diyorum ki;

           Bırakın demode Fizyonu-Varmısınız Füzyon’a?,Bırakın Nükleer Reaktörleri, varmısınız Takomak’a?
           NOT=(Bu konuda ODTÜ ve İTÜ’ de çağı yakalamış Füzyon deneylerinin yapıldığını da haber almaktayım, 
     bilgilenmek isteyenlere ayrıca duyrulur.)
              Esenliklerimle...ENGİN DENİZLER