Tartışma:Feyruz
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İngliz dilindeki versiyonda mevcut olan timeline of fairuz daki İnglizce metin Türkçe'leştirilecek, ayrıca madde genel olarak genişletilecek.
[değiştir] Feyruz Türkçe
Direnen beyrut’un feyruz’u
A. Suat Aytimur
Feyruz, şarkı söylerken kendini müziğe bırakarak tiyatral bir gösteri yapıyordu aynı zamanda. Sadece Ortadoğu’da doğan bir güneş değildi artık ,deniz aşırı ülkelerde, binlerce hayranı vardı.
FEYRUZ; “İnanıyorum, bir gün Filistin’de bombaların sustuğunu ve çocukların güldüğünü göreceğim!”
Yıllardan beri bir çığlık yükselir Ortadoğu’dan. Ortadoğu halklarının çığlığı taşınır dünyaya onun şarkılarıyla. Feyruz kendini halkına ve vatanına adamış, müziğini vatan sevgisiyle anlamlandırmış bir yurt- severdir. Dünyanın dört bir yanında tanınmış, sesi deniz aşırı ülkelere ulaşmıştır.
Dünyaya açılan tek odalı ev, 1935 yılı. Ortadoğu. Beyrut. Ve bir göçün hikayesi başlar... Wadi Haddad eşi ve iki çocuğuyla Beyrut’un Zuqaq al-bat semtine yerleşir. Bu küçük mahalle, nesiller boyu kucak açmıştır her ırktan binlerce insana. Dar kaldırımlı, dar sokaklı, daracık evlerde kocaman yürekleri barındırmıştır. Nouhad (Feyruz) bu küçük evde, annesi babası ve küçük kardeşiyle yeni bir hayata başlar. Yaşadıkları ev kendilerinden başka yoksul ailelerin de bulunduğu, sadece tek bir odanın kendilerine ait olduğu bir çeşit pansiyondur. Babası bir matbaada dizgici olarak çalışarak ailesini ayakta tutmaya çalışır. Ve bu küçük aile mahalle halkı tarafından çok sevilir.
Haddadlar’ın ailesindeki en büyük çocuk, Ortadoğu’nun en ünlü şarkıcısı ve kendi zamanın efsanesi olacak olan Nouhad (Feyruz)’dı. İlk çocukluk yıllarından itibaren, müziğe ilgisi ve yeteneği göze çarpıyordu. Fakat, ailesinin bir radyo alacak gücü bile yoktu. Her gün pencerenin başına oturur ve komşunun radyosundan gelen, büyülü müzik tınılarını duymaya çalışırdı. Bulduğu her fırsatta kulağını pencereye dayar, müziği duymaya çalışırdı. Bunu, annesine yardım ederken, hamur yoğururken, bulaşık yıkarken yapardı. O zamanlar en çok dinlediği sanatçılar, o dönemin en ünlü sanatçıları Asmahan ve Laila Murad’tı. Aynı zamanda, evin en büyük çocuğuydu Feyruz ve kardeşleri Hoda, Amal ve Joseph’e de bakmak zorundaydı. Bu yoksul semtte, herkes birbirini iyi tanır ve destek olmaya çalışırdı.
Babası yetersiz gelirinin bir kısmını çocuklarının eğitimi için ayırmıştı. Bu sayede Feyruz okula gitme şansına kavuşmuştu. Feyruz’un büyüleyici sesi okulda herkesin dikkatini çekiyordu ve okul partilerinde, müsamerelerde sahne alıyordu. 1947’de bir okul partisinde, onu dinleyenlerin arasında Lübnan Konservatuarı öğretmenlerinden Muhammed Fleifel de vardı. Fleifel, yeni kurulan Lübnan Radyosu’nda ulusal ilahileri okuyabilecek, yeni yetenekleri arıyordu okul çocukları arasından. Ve Feyruz onun için büyük bir keşifti. Sesinin büyüsünden oldukça etkilenmişti. Fleifel’e göre bu genç yetenek, sesini duyurabilmeliydi, bu sesi herkes duymalıydı.
Bir gün Fleifel radyoda Feyruz’un kayıtlarını yaparken, Lübnan Radyosu Müzik Bölümü Başkanı Halim Al-Rumi, kayıt odasında şarkı söyleyen Feyruz’un sesini duydu ve onunla görüşmek istediğini söyledi. Al-Rumi, ilahi dışında bir şeyler okumasını istedi ve Feyruz’da Farid al Altash’tan Ya Zahratan Fi Khayali ve Asmahan’dan Mawhal’ı okudu. Feyruz daha sonra, radyoda çalışmaya başlamasıyla ilgili şunları söylemiştir; “En büyük hayalim, radyoda şarkı söyleyebilmekti. Başlangıçta, 100 Paund alacağımı söylemişlerdi. Bu, benim için oldukça güzel bir rakamdı. Ama ayın sonunda, 100 paundu göremiyordum maalesef. Vergi kesintilerinden dolayı, ay sonunda 100 paund almam biraz zaman aldı.”
Başlangıçta babası, radyoya gidip şarkı söylemesine karşı çıkıyordu. Onu ikna edebilmek için günlerce dil dökmek zorunda kalmıştı ama sonunda ikna olmuştu. Çünkü annesi ve kardeşleri de bu durumdan son derece memnunlardı.
Koroya başlaması onun için uzun bir pratik ve gözlem süreci olmuştur. Korodaki her sanatçının konuşması ve şarkı söylemesini yakından izlemişti. Çünkü, sık sık programa gelemeyen sanatçıların yerine sahneye çıkmak zorunda kalabiliyordu.
Feyruz’un ilk şarkısını Halim Al-Rumi bestelemiş ve Michael Awadh yazmıştı.
...Kalbimi peşin sıra saldım
ama yangınla döndü
aşkından uzağa...
Al-Rumi, böylesi bir yeteneği keşfetmiş olmanın gururu ve heyecanıyla, Feyruz’u Assi Rahbani ile tanıştırdı. Assi Rahbani’de çok iyi besteci ve aynı zamanda bir müzisyendi. Çoktan farkına vardığı bu yeni yetenekle tanışmak için oldukça heyecanlanıyordu.
Sanatçı ve Assi Rahbani tanıştıktan sonra, kardeşi Mansur Rahbani ile birlikte çalışmaya başladılar ve bu çalışma, Feyruz’un herkes tarafından tanınmasını sağladı. Başlangıçta, Soft Dans formatında şarkılar yapmaya çalıştılar. Bu sırada Beyrut, deniz aşırı ülkelerden gelip Tango ve Rumba yapan büyük bandoları büyülüyordu. Bu bandolardan biri, Arjantin’den gelen Eduardo Bianco bandosuydu. Yapacakları gösterinin kayıtlarını Yakın Doğu Yayın Stüdyosunda Müzik direktörü Sabri Sharif gerçekleştiriyordu. Bu gösteri için doğu müziğinde öne çıkmamış sanatçılarla çalışmak istiyorlardı. Sabri Sharif’in önerisiyle, Bianco orkestrasıyla birlikte sahne alan sanatçı Feyruz oldu. Bu, 1 Ekim 1951 gecesi gerçekleşti. Bu başlangıcın, doğru olduğuna inanıyorlardı. Bu tekniği Arap müziğinde önceden denemiş olan tek sanatçı ,Mısırlı besteci Midhat Asim’di.
Ancak, Feyruz ve Rahbani kardeşlerin kariyerlerini belirleyen ilk şarkı bir dans şarkısı değil, melankolik bir aşk şarkısı olan Itap’tı. Bu şarkı, Feyruz’u bir gecede, Arap müziğinin en önemli isimlerinin arasına sokmuştu.
Ve en büyük başarıları, 1955 yazında gerçekleşti. Mısır’ın başkentine, Mısır Radyosu’nda kendi şarkılarını söylemek üzere davet edilmişlerdi. Burada beş ay geçirdiler ve bu süre içerisinde Feyruz, bir çok sanatçı ile tanıştı, bir çok teklif aldı. Mısırlı besteciler şarkılarını okumasını, sinemacılar filmlerinde, tiyatrocular oyunlarında oynamasını istediler ondan. Ancak bu tekliflerin hepsini kibarca reddetti. Çünkü hamileydi. 1956 yılında oğlu Ziad, Lübnan’da dünyaya geldi. Feyruz, dünyaca ünlü bir yıldız olmuştu artık. En iyi bestecilerin ilk durağı Feyruz oluyordu. Çünkü O, şarkı söylerken kendini müziğe bırakarak tiyatral bir gösteri yapıyordu aynı zamanda. Sadece Ortadoğu’da doğan bir güneş değildi artık O. Deniz aşırı ülkelerde, binlerce hayranı vardı. Londra, Paris, Newyork’ta da doğuyordu artık...
Feyruz sadece müzik yapan bir sanatçı değil, aynı zamanda ulusal değerlerine sahip çıkan, kendi halkının kültüründe yer alan etnik, ahenkli ve şiirsel özellikleri sanatına yansıtan bir efsanedir Ortadoğu’da. Ve bu efsanenin arkasındaki en büyük destek, eşi Assi Rahbani ve Mansur Rahbani’dir. Yeni tarzlar geliştirip Arap müziğine önemli katkılar sunmuşlardır.
“Bir gün Filistin’de çocuklar gülecek”
Feyruz ve Rahbani efsanesinin bir diğer önemli özelliği ve büyük kitlelere mal olmasının nedeni, ondaki yurtsever özdü. Feyruz için yaşadığı toprakların ve halkının özgürlüğü çok önemliydi. Bir çok şarkısında bu özlemini dile getirmişti. Bu şarkılardan biri Beyrut için okuduğu Beyrut şarkısıdır.
O, Ortadoğu halklarının barış ve özgürlük içinde yaşamasını ne kadar çok istediğini şu sözleriyle dile getirmiştir: “İnanıyorum, bir gün Filistin’de bombaların sustuğunu ve çocukların güldüğünü göreceğim”
Lübnan’ın kurtuluşu Feyruz ve Rahbani kardeşlerin müziğinde bir ana fikirdi. Çünkü, Lübnan diğer Yakındoğu ülkelerinden farklı ve daha gelişmiş bir ülkeydi. Lübnan, kültürel anlamda da oldukça zengin bir ülkeydi. Ortadoğu bir medeniyet ve kültür beşiğiydi ve bu beşik bombalarla, silahlarla sallanmamalıydı. Öyle ki Feyruz, savaş boyunca ekonomik gücü olduğu halde yurtdışına çıkmadı ve Beyrut’ta kalmaya karar verdi. Ta ki evi bir füzeyle darbe alana kadar. Ve böylelikle mecbur kaldı vatanını terketmeye. Ancak, gittiği yerde de unutmadı halkını, Lübnan halkının yaşadıklarını tüm dünyaya taşıdı şarkılarıyla.
Feyruz’un şarkıları
Feyruz’un şarkıları politik, sosyal ve demokratik bir öze sahiptir. Bir çoğu folklorik, müzikal oyunlarda söylenmiştir. Lübnan iç savaşın öncesinde ve sonrasında da aynı çizgide ama hep gelişen bir yapıdadır. Özünü yerel halk şarkılarından alan geleneksel Arap müziğinin popüler Avrupa formlarının, Sovyet Rusya müziğinin, Ermenistan ve Balkan müziğinin eşsiz bir sentezidir. Ama bu sentez, Arap kültüründen uzak bir sentez değildir. Aksine altyapısında Arap edebiyatının usta şairleri, bestecileri ve müzisyenleri vardı. Melodik olarak ele aldığımızda Feyruz’un şarkıları klasik biçimiyle geleneksel Arap müziği formunda söylenmiştir. Ortadoğu’da alışılmış olan formların dışında çeşitli yeni makamlar ve melodiler kullanılmıştır. Müzik yaşamına atıldığı ilk yıllarda tanıştığı Rahbani kardeşler her zaman yanında olmuş ve müzikteki yaratıcı birikimleriyle desteklerini sunmuşlardır. Hemen hemen her şarkısının altyapısında Rahbanilerin emeği geçmiştir ve bu üçlü oldukça uyumlu ve başarılı çalışmalar yapmışlardır. En çok bilinen ve sevilen şarkılarından biri, bir aşk şarkısı olan habbbaitak bissayf’tır.
Müzikal oyunları ve filmleri
Ortadoğu’nun en büyük festivallerinde, dünyanın dört bir yanından gelen tiyatrolar, müzikaller ve balelerle birlikte Feyruz’un oyunları, müzikalleri sergilenmiştir. Onu izleyenler büyük bir hayranlıkla kendi ülkelerinde görmek için adeta sıraya girmişlerdir. Ve hangi ülkeye gittiyse sembolik kent anahtarları ve bir çok ödülle geri dönmüştür. Bir çok oyunda ve müzikalde rol almıştır Feyruz. Bunlardan bazıları şunlardır:
Ayın Köprüsü(1961), Gece ve Fener(1963), Yüzük Satıcısı(1964), Hala ve Kral(1966) vs.
Köylü insanların yaşamını konu edinen oyunlardan birisi İstasyondur. Bu oyun bir patates tarlasında geçer. İnsanlar tarlada çalışmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. Ve köylerinden başka bir yere gitmemişlerdir. Bu monoton yaşam onları son derece sıkmaktadır. Ve yine onlarla birlikte patates tarlasında çalışan genç bir kadın onlara şarkı söyleyerek, eğer çok isterlerse onları bilmedikleri yeni yerlere götürecek bir terinin ve istasyonun patates tarlasının yananda olduğunu görebileceklerini anlatır. İnsanlar bun o kadar çok isterler ve buna öyle bir inanırlar ki trenin sesini duymaya başlarlar. Bu oyunda Feyruz ve Rahbanilerin anlatmak istedikleri insanın isterse her şeyi değiştirebileceği ve memnun olmadığı her şeyi değiştirmesinin tek koşulunun onu istemesi ve mücadele etmesi olduğudur.
Beyrut
Selam sana yüreğimin derinliklerinden
Ey Beyrut!
Kabul edin bu selamımı, ey denizler, evler
Ve eski denizlerin yeni yüzü çöller...
O ki
Benim halkımın hamurundan yoğrulmuştur,
Ekmeğim, içkim, yaseminim...
Ateşin ve dumanın tadı nasıl oldu?
Beyrut! seni terk eden delidir,
Ey Beyrut!
El üstünde tutulacak şehirsin sen
Ey Beyrut!
Kapısını kapattı Beyrut;
Kendisini sabah akşam el üstünde tutacak
Ve güzel günlere taşıyacak insanlara
Sonra bir başına kaldı sabah akşam
Ve gecelerde...
benimsin sen Ey Beyrut!
Benimsin
Halkımın kanayan yarası,
Analarımın akan göz yaşısın.
Benimsin sen Ey Beyrut!
Benimsin...
Feyruz
[değiştir] Feyruz22
Eğer müzik bir anlamıyla da 'perilerin dili' yse; bu dili en iyi konuşmuşlardan biri Feyruz (Fairouz)' dur. Şarkı söylemeye bir başlarsa vay halinize. Sanki sihre tutulursunuz. 1950' lerden beri tüm Arap alemini ya da Akdeniz' i kendine çeken bu ses zerafetin, aşkın, hüznün, asaletin, Beyrut' un, Kudüs'ün, güzel ne varsa hepsinin tanımı gibidir. Şarkıya ne zaman başladı şarkı ne zaman bitti anlamak öyle güçtür ki... Lübnan, yeşil ve tatlı Lübnan deyince akla gelen tek isimdir nerdeyse. Fransa' dan ABD' ye kadar her konserinin ardından binlerce sarhoş bırakan bu çığlık çığlığa kadın Fransızların kaldırım kuşu Edith Piaf gibi biraz da zorlukların, acıların kadınıdır. Klasik Arap müziğine olan yatkınlığının yanında batı müziğine de hakimiyeti onu çağdaşlarından ayırmaktadır. Zaten allah vergisi büyülü sesi herşeyin üstünde. Alıp götüren şarkıları. Bir sihirbaz gibi aldatıyor mu yoksa?
1933' te Beyrut'un bir köyünde doğan Feyruz' un gerçek adı Nouhad' tır. İç çekme ya da görkem anlamlarına gelen bu ismi Feyruz gerçekten haketmektedir. O şarkı söylerken iç çeker gibidir ve duruşuyla görkemlidir. Babası Wadi Haddad, iki kızı ve karısıyla 1935' te Beyrut' a göçmüş bir dizgicidir. Son derece fakir olan ailenin en büyük kızları Nouhat daha küçük yaşlarda müziğe olan yeteneğini gösterecektir. Akraba toplantılarında beklenmedik bir şekilde küçük bir kız ortaya atılır ve geleneksel Arap şarkılarını söylemeye başlar. Bu Nouhat' tan başkası değildir. Hem kardeşlerine bakar, hem bulaşık yıkar, hem Lübnan dağlarında yapılan bir tür ekmek olan markuik için hamur yoğurur hem de durmadan şarkı söyler. Radyo alabilecek maddi durumda değildirler. Nouhat komşularının radyolarından yayılan melodileri dinler ve hemen ezberler. Her zorluğa katlanabilmenin yolu şarkı söylemekten geçmektedir.
Babası kızını okutmak istemektedir. Bütün zor şartlara rağmen onu okula gönderir. Okulda hemen ünü yayılır Nouhat' ın. Bu eşsiz sese kimse kayıtsız kalamamaktadır. Bir müsamerede konservatuvar hocalarından Muhammed Fleifel onu keşfeder ve yeni kurulacak Lübnan Radyosu Milli Şarkılar Korosu' na çağırır. Tarih 1947' dir, onun için bir dönüm noktasıdır. Fleifel ona bir baba şefkatiyle yaklaşmış, müzik eğitimine destek olarak, Kuran okuma çeşitleri, tecvit, ilahiler, klasik Arap müziği, nota okuma gibi farklı alanlarda yardımcı olmuş ve konservatuvara girmesini sağlamıştır. Koroda şarkı söylerken onu radyonun müzik departmanı başkanı Halim el-Rumi' nin dinlemesi Nouhat' a Feyruz olma yolunu açacaktır. Nouhat artık solo şarkılar söylemektedir. Zaten bunu korodaki diğer arkadaşlarından daha fazla haketmektedir. Programlara yeterince çalışmamaktadır belki ama keskin zekası, öğrenmeye açık sanatsal yeteneğiyle her programda biraz daha sivrilmektedir. İki saat içerisinde duyarak dört sayfalık şiiri, beş sayfalık da notayı ezberleyebilmektedir.
İlk şarkısının bestecisi el-Rumi' dir. Albüm çıkarması noktasında kendisine yardımcı olmuş, onu devrin önemli bestekarlarıyla tanıştırmıştır. Bunlardan biri ilerde hayatını ve kariyerini değiştirecek Assi Rahbani' dir. El-Rumi kendini başka alemlere götüren bu sese mavi firuze, turkuaz anlamlarına gelen Feyruz demektedir. Nouhat onun gözünde eşsiz bir mücevherdir. İlk başta şaka gibi gelen bu ismi zamanla Nouhat benimsemiş ve sevmiştir. O artık Lübnan' ın önemli bir sesidir, efsane olma yolundadır. 1951' e kadar tango ve rumbalar söyleyen Feyruz bu tarihten sonra Assi ve Mansur Rahbani kardeşlerle çalışmaya başlar. Rahbani kardeşler onun gerçek Arap müziğine yönelmesine yardımcı oldular. Suç, kabahat anlamlarına gelen 'Itab' adlı melankolik şarkı onu Arap dünyasının en önemli sanatçılarından biri haline getirir.
1954' te bestelerini ve düzenlemelerini yapan Assi Rahbani ile evlendiler. Bu evlilik yeni bir hayat ve yeni şarkılar demekti. Assi Rahbani ile eski Arap şarkılarına yeni düzenlemeler yaptılar. Mısır Radyosu 1956' da onu ve kocasını Kahire' ye seri programlar için çağıracaktı. Kahire' de beş ay kalan Feyruz sabahları fakir sanatçılara yardımlar akşamları ise radyo ya da çeşitli salonlarda programlara katılıyordu. Döndüğünde oğlu Ziyad' ı dünyaya getirdi. Çoçuğuna bakma isteği kayıtları ve programları ertelemesine neden oldu.
Lübnanlı hayranları onun yüzünü ilk kez, 1957' nin yazında, Baalbek (Babil)' in Jüpiter tapınağında gördüler. Bu Roma tapınağında, mavi ışıkların içinde Feyruz 'Lubnan Ya Akhdar Hilo' (Yeşil ve Tatlı Lübnan) şarkısını söylüyordu. Feyruz ilk günlerden itibaren ülkesi ve müslümanların kutsal yerleri hakkında önemli ve coşkulu şarkılar söyleyecekti. Onun halkıyla bu ilk yüzyüze buluşması Araplar için bir sihrin başlangıcıydı. Artık Feyruz Baalbek'in kızıydı. Arapların eski şarkılarını modern düzenlemeler eşliğinde söylüyor, Arap tiyatrosunun ve operasının önemli eserlerine sesiyle tat veriyordu. Kendi yolunu tutmuştu Baalbek' in mavi firuzesi.
Rahbani kardeşlerin ürettiği Arap dünyasına ait hikayeler ve bunlara yakışan besteler artık Feyruz' un büyülü sesiyle sunulacaktır. Gelecek 800' ü aşan şarkının sözleri içinde Ömar Ebu Risha, Kablan Kazzil ve Nizar Kabbani gibi Arap dünyasının önemli şairlerinin şiirleri de bulunacaktır. Oğlu Ziyad da büyüyecek ve annesi için şarkı sözleri yazacaktır.
Ardından Ürdün Phaladelphia kalıntılarından, Damascus, Bağdat, Rabat, Cezayir, Tunus' a kadar Arap dünyasını konserleriyle gezecek; sonra da Rio De Jenerio, Buenos Aires, New York, San Francisco, Montreal, Londra, Paris gibi dünyanın değişik coğrafyalarına sesini ulaştıracaktır. Ülkemize gelmemiş olması şanssızlığımız olsa gerek. Gerçi kayıtlarını dinleyerek kendini kaybeden bir adam bir de canlı olarak onu dinlese neler olur o da başka ya!
Ona birçok şehrin anahtarı verildi. Ama onun kalbini açacak altın anahtar, ilk kez babasıyla 1961' de ziyaret ettiği Kudüs (Jerussalem)' tür. Kudüs için övgüler dolu şarkılar söyledi. 1972 yılında 'Kudüs Kalbimdesin' adlı bir albüm de yaptı. Kudüs zorluklarla boğuşmuş kalbine aydınlıktır. Kudüs için ağlar şarkılarında, Kudüs' e iltifatlar yağdırır.
Ona Arap dünyasının birçok kralı madalyalar ve ödüller verecektir. Ama o asıl ödülü halkından almıştır. Çünkü o şarkı söylemeye başlar ve bütün bir Arap alemi dağılır. 1960' larda üç tane film de çeken Feyruz çeşitli televizyon programları ve Arap dünyasının önemli sanatçılarıyla yaptığı düetlerle halkının kalbine oturmuştur. 70'lerin başından 80'lerin ortasına kadar albümleri ve konserleri sürdüren Feyruz kocası ve oğluyla şarkılar söyledi, Arap tiyatrosu ve operasına önemli katkılarda bulundu. 1986'da kocası, bestecisi, aranjörü ve herşeyi Assi Rahbani'yi kaybetti.
Feyruz Lübnan' daki sivil savaş sırasında şarkı söylemeye bir süre ara verdi. Ancak ülkesini terk etmedi. Kimse onun evine saldırıda bulunmadı. Çünkü o kimsenin yanında değildi. Savaşın zorluğunu ve acısını halkıyla birlikte yaşadı. 1994'te savaşın durmasıyla Beyrut'ta yeniden şarkı söylemeye başladı. 1997'de 'Kudüs Kalbimdesin' yeniden basıldı. Aşkını tazeledi Feyruz. Barış ve kardeşlik şarkıları, onlarca yıl aradan sonra Baalbek'in asma bahçelerinde yeniden yankılandı. Eski güzelliğini kaybetmiş Lübnan'ına 'Yeşil ve Tatlı Lübnan' ile yeni bir merhaba dedi. 1999 Mayıs' ında bu kez las Vegas'dan dünyaya acılar bitsin diye seslendi.
Feyruz şimdi 68 yaşında. Yeşil ve tatlı Lübnan gibi eski güzelliğini biraz kaybetmiş. Ama sesi hala büyüsünü koruyor. Kudüs, Beyrut bi de Feyruz... Kafa mı kalır adamda?... Bintişşelabiyya...
2000-09-11

