İnanç

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bu ansiklopedi maddesinin biçim olarak Vikipedi standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir.
Bu madde Mayıs 2006 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.Düzenleme yapıldıktan sonra bu not silinmelidir.
 Bu sayfalarda yazılacak yazıları okurken Üç noktaya dikkatlerinizi çekmek isterim.

1. Buralar da veya böyle serbest sayfalar da fikir beyan edenlerin, Annelerinden doğdukları gibi kalmadıklarını, fiziki yapıları büyüyüp gelişirken, anlama, kavrama, manalandırma, karşılaştırma değerlendirme gibi öğrenme melekeleri aileden, çevreden, o günkü yetkili ve etkin güçün eğitim sürecinden elde ettiği kazanımlarının kendilerinde oluşturdukları değer verileridir. Ekseriyetle araştırma araçlarıda aynı istikamette olur. Diğer kaynakları sadece eleştirel olarak inceleme ihtiyacı hissedilir. 2. Buralar da veya böyle serbest sayfalar da fikir beyan edenlerin, Dünya görüşleri, dünyayı algılayışları farklı farklıdır. Yukarda sembollerini gördüğümüz dinlerin dünya görüşleri ile, aynı zamanda bu görüşlerin her birinin karşısında olanların'da bir fikri olduğunu, karşısında olmamakla beraber içinde olmayanların'da fikirleri olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. 3. Akıl denge unsurudur, aklın yolu birdir, cümlelerini sık sık duyarız. bu hususda bir müslüman olarak.ben farklı düşünüyorum. Hiç bir zaman,bir komonistin,kapitalistin, ateistin, ehli sünnet olmayan düşüncenin ortaya koyduğu akıl verisi ile bir ehli-sünnet müslüman olarak benim ortaya koyacağım akıl verisi denge unsuru veya bir olamaz düşüncesi hakimdir bende. Eğer bu fikir beyan edenler, mensubu bulundakları dünya görüşünü beyan ederek konuya girebilseler, okuyucuda ona göre kendisine lazim olan düşünceyi paylaşmada etkisel veya tepkisel davranma yerine müsbet-menfi sağlayacağı katkıya yönelir. Sayfayı yeni bulduğumdan biraz duygusal davranmış olabilirim. fikirlere açık, Eylem, şiddetveya hakaretlere kapalıyım... Böyle bir başlık yazma ihtiyacı hissetmemin nedeni İslamın diğerlerizle aynı karede yer almasıdır.

[değiştir] Kelime Anlamıyla İnanç

İnanç, kelime anlamıyla şu şeklde tanımlanmaktadır;

  1 . Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma.
  2 . Birine duyulan güven, inanma duygusu.
  3 . İnanılan şey, görüş, öğreti:
  4 . Din bilim:  Tanrı'ya, bir dine inanma, iman, itikat... (T.D.K. Güncel Türkçe Sözlük)

Yani bir düşünceye, bir kişiye, soyut bir kavrama (tanrı vb.) gönülden bağlanma durumudur. Bu bağlılık, bağlanılan şeyin bizzat var olup olamasına veya ahlaken doğruluğuna yönelik olabilir. Ama her halûkârada, özünde "sevgi" "korku" gibi bir duygu bulunmaktadır. Hatta bazen bir tür sevgi-nefret ilişkisi olarak da tanımlana bilinir, inanan ile inanç konusu arasındaki ilişki...

Dolayısıyla "inanç" akıl ve mantık yürütme sonunda varılan bir çıkarıma değil, genellikle; korku, umut

gibi insani hasletlerin ortaya çıkardığı "ihtiyaca" dayanır. Daha iyi anlaşılması için örnekler verelim:

Doğal bir afete yakalanmak üzere olan, yakalanan ve ertesinde kurtulan birini düşünelim. Bu kişinin

maddi ve insani kayıpları (mesela bir aile ferdinin ölümü) olsun. Şimdi felaket öncesine dönersek bu kişi felaketten kurtulmayı umut eder. Eğer felaketten kaçamayacak bir durumdaysa bu umut, inanca dönüşür. Zira bu büyük tehlike karşısında, aklını korumak için böyle bir düşünce işe yarar. Felaket başladığında (diyelim ki bir kasırga) yine tanrının veya kurtarma görevlilerinin (ki ikincisinin yardım etme ihtimali daha büyüktür istatistiki olarak) onu ve sevdiklerini kurtaracaklarını umut eder ve bu da diğeri gibi ne kadar mantık dışı olursa olsun, içinde bulunulan durum nedeniyle "inanca" dönüşür. Felaketin ardından her şeyini kaybeden ve neden sadece kendinin kurtulduğunu anlamayan (zira kendi dışındakiler için dua etmiştir) ve buna bir anlam vermek isteyen bu kişi sonunda durumun "Kendisinin anlayamayacağı bir takım güçlerin kararı olduğu" şeklinde açıkla- yıp buna inanır...

Buraya kadar karşılaşılan düşünce biçimi oldukça yaygındır. Yaklaşık olarak buraya yazdıklarımı

doğru bulanlar haricindeki herkes, benzer bir durumda böyle bir zihinsel süreç yaşar. Bunun da nedeni varoluşu bir tür senaryo olarak görme eğilimi ve her şeyin bir "anlamı" olduğu inancıdır. Böyle bir zihin yapısına sahip insanlar, baş edemeyecekleri bir güçle, sorunla, soruyla karşılaştıklarında çareyi, durumun muhattabı, sorumlusu olmadıkları düşüncesine sığınarak aşmaya çalışırlar.

İnanmak, akıl ve mantık dışı bir davranış, bir tür reflekstir. Bu nedenledir ki inanç konusu bazı

sembol ve kavramlar (tanrı gibi) üretir ve bunların sorgulanmasını engellemek ve yeni sorular/sorunlar ile karşılaşmamak için onları "Sorgulanamaz" olarak tanımlarlar.

 Bu noktada ise tüm inançların (din şeklinde tanımlanan inanç sistemlerini kastediyorum) Aşil Topuğu
ortaya çıkar.

İnsan denen varlığın, tanrı denen varlık karşısında "sorumlu" tutan özelliği "AKLI" dır. Fakat bu, tanrının, insanı (ölümünden sonra) yargılayacağı inancı ile çelişir. Çünkü ilahi yargıya tabi olmamızın nedeni aklımız ise yargının konusu inanç olamaz. Çünkü "inanç" akılla kavranamaz şeyler (bizzat inananların tabiridir bu) karşısında sarılmamız gereken insani düşünce olarak tanımlanmaktadır. Yani inanç ile akıl birbiriyle çelişir. Tanrı, bize akıl vermişse ve bu nedenle hareketlerimizden sorumlu tutup yargılayacaksa aynı anda "inanmamızı" isteyemez. Bunlar birbirini dışlar. İkisi bir arada olamaz. Eğer öyleyse o halde tüm varoluş (tanrınınki de dahil) mantık ve akıl dışıdır. O zaman tanrının bizden neden "akıllı" ve "mantıklı" olmamızı istediği de anlam kazanır. Zira kendisinde bunlar yoktur.

 == İhtiyaç ve Amaçlar Bağlamında İnanç ==

İnançlar (din de dahil) 4 temel ihtiyaçtan-erekten doğarak bu günkü halini almıştır. Bunları kabaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

İnsan, kendisini diğer canlılardan ayıran aklı ve mantık yürütme becerisini kullanarak, hayatta

kalma gibi temel canlılık konusunda ve ardından tarımla birlikte "üretim" konusunda, yöntem ve bilgiler elde etmiştir. Bu yöntem ve uygulama bilgilerini kendilerinden sonraki kuşaklara aktarırken, gelecekte bozulmaması için bir takım "kutsallıklar" atfederek korumaya çalışmışlardır.

Ayrıca insanın, kendi varlığının bilincine varmasından sonra ve şu ana dek sorduğu temel felsefi

sorulara açıklama getirmek için de "başlangıç mitleri" ve tüm hayatı bir tür senaryo (bir amacı ve sonu olan olaylar silsilesi) haline getiren hikayeler ortaya atmışlar, kabaca söylersek "uydurmuşlar" dır.

Toplumsal bir aradalığı sağlamak, geniş halkları manüple etmek hatta köleleştirmek (Eski Mısır'ı

hatırlayın) gibi "yönetsel" bir alet olarak kullanılmak üzere geliştirilmiş inanç sistemleri vardır. Hatta 3 büyük dinin aynı yerde, birbirinin peşi sıra ve fakat farklı topluluklar (yörede yaşayan ve güç mücadelesi veren topluluklar) içinde ortaya çıkması da buna örnek gösterilebilinir.

 Ve son olarak bireysel ilişkilerde "doğru" "iyi" "ahlaklı" davranışları açıklamak ve bunun aksi

davranışları engellemek amacıyla yine inanç kalıpları oluşturulmuştur.

Dolayısıyla "inanç" aslında, mantık temelili olan ahlaki davranışların topluma kazandırılması ,

toplumsal hiyerarşinin sağlanması ve/veya hayatta kalma gibi konularda elde edilen bilginin aktarılması amacıyla oluşturulmuş bir tür "literatür" dür.

Örneğin: Hırsızlık yapmak tüm inanç sistemlerinde yasaklanmıştır. Bunun nedenini, tanrının öyle

istemesi şeklinde açıklayabileceğimiz(!) gibi hırsızlığın mantıksız ve akıldışı olması nedeniyle insanların bunu "inanç" bağlamında engellemeye çalışmasının sonucu olarak da görebiliriz.

 Okyanusun ortasında bir volkanik adada yaşayan halk için varoluşlarını imkanlı kılan ve gelecekte

(patlamak suretiyle) imkansız kılabilecek olan varlığa (volkana) kutsallık atfetmeleri, onun patlamasına neden olacak şeyler yapmaktan kaçınmaları - ki gerçekte yapılmasını istemedikleri hareketleri, "patlamasına neden olacak hareketler" listesine almaları- gayet mantıklıdır. Böylece, toplumuniçindeki hiyerarşi sağlanır, üretim ve hayatta kalmak için gereken bilgiler sonraki nesle iyicebelletilir ve iyi-doğru olmayan davranışlar engellenir. Elbette mükemmel bir topluluk sağlansa bilegünün birinde volkan patlarsa, buna da bir açıklama getirile bilinir. Zira en mükemmel toplumda bilesuçlanacak birileri vardır veya "neden" olabilecek bir olay yaşanmıştır.

Sonuç olarak inanç; insanın akılını kullanıp mantık yürüterek çıkardığı sonuçlarıve elde ettiği

bilgileri, herkesin pek de sorgulamadan ve değiştirmeye (haşa) kalkışmadan kabul etmesini sağlayan bir tür koddur.