Royal Dutch Shell
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Tarihçe
Shell'in Doğuşu
1833 yılında Marcus Samuel adında bir İngiliz, doğa tarihi tutkunlarına deniz kabukları satmak amacıyla Londra'nın doğu ucunda küçük bir dükkan açtı. Deniz kabuğu ticareti, çok geçmeden başarılı bir ithalat-ihracat işine dönüşecekti.
Marcus'un oğlu Marcus Junior, Hazar Denizi kıyısında bulunan Bakü'ye yaptığı bir ziyaret sırasında petrol ihracatı fikriyle karşı karşıya geldi. Japonya'ya mutfak ve aydınlatmada kullanılmak üzere gazyağı ihraç etmenin büyük bir fırsat olabileceğini fark etti. Ne yazık ki bu konu Amerika'da Standart Oil'in tekelindeydi ve bu nedenle Marcus fiyatları indirmenin bir yolunu bulmak gerektiğini anladı.
1869 yılında Suveyş Kanalı'nın açılmasıyla sorun çözümlenmiş gibi göründüyse de güvenlik standartlarını karşılamak için yeni bir tanker tasarımı gerekli oldu. 1892 yılında Marcus ilk özel petrol tankerini sipariş ederek 4000 ton Rus malı gazyağını Singapur ve Bangkok'a taşıdı.
Hollanda Bağlantısı
Bütün bu olanlardan bağımsız olarak, 1890 yılında Sumatra, Pangkalan Brandan'da petrol çıkarmak üzere bir Hollanda şirketi olan N.V. Koninklijke Nederlandsche Maatschappij tot Explotatie van Petroleum-bronnen kuruldu. Şirket 1896 yılında İngilizlerle rekabet edebilmek amacıyla kendi tanker filosunu oluşturdu.
Royal Dutch/Shell Grubu'nun Oluşumu
Birbiriyle rekabet içinde olan İngiliz ve Hollandalı şirketlerin birlikte çalışmalarının çok daha yararlı olacağı, 1903 yılına gelindiğinde artık iyice ortadaydı ve bu doğrultuda Asiatic Petroleum Company kuruldu.
Sonuç o kadar başarılıydı ki dört yıl sonra, Royal Dutch/Shell Şirketler Grubu'nun oluşturulmasıyla, ortaklık dünya çapındaki operasyonları kapsayacak biçimde genişletildi.
Ortaklık bugün de sürmektedir. İki ana şirket, kendi işlerini ayrı ayrı yürüterek %60'ı Royal/Dutch Petroleum'a, %40'ı ise Shell Transport and Trading Company'ye ait olmak üzere 1700'ün üzerinde aktif şirketin bulunduğu grubu oluşturmaktadırlar.
Yirminci Yüzyıl Başları
Romanya (1906), Rusya (1910), Mısır (1911), Venezuella (1913) ve Trinidad'daki (1914) hisse artışlarıyla gelen hızlı büyüme grubun oluşumu fikrini de beraberinde getirmişti.
Birleşik Devletlerle olan ticaret ilişkisi ise, 1912 yılında, bir Amerikan pazarlama şirketi olan The American Gasoline Company'nin alınmasıyla başladı.
Yüzyılın ilk yılları petrol endüstrisi açısından oldukça heyecan verici biçimde geçiyordu. 1909 yılında otomobilde seri üretime geçilmesi, yepyeni ve çok geniş bir pazar yarattı. 1912 yılında, İngiliz Donanması, filosu için petrol siparişinde bulundu ve Shell'den alınan miktarlar küçük de olsa Shell açısından önemli bir referans oluşturdu.
Birinci Dünya Savaşı ve İki Dünya Savaşı Arasında Geçen Yıllar
Birinci Dünya Savaşı döneminin Shell'e getirileri biraz değişken oldu. Venezuella'da çok az ilerleme kaydedildi; Hollanda'ya bağlı Antil Adaları'nda 1915 yılında açılması planlanan Curaçao rafinerisi 1918 yılına kadar açılamadı ve 1916 yılında ise Romanya'daki mallar hasar gördü.
Rusya'da bulunan mallara devrimin ardından el koyulması sorunları daha da artırdı.
Olumlu bir gelişme olarak, 1915 yılında Kaliforniya'da kurulan Shell Company, yine o sıralar kurulan Martinez rafinerisi ve boru hattıyla, hızla gelişmekte olan Kaliforniya ticareti arasında köprü oluşturdu.
1919 yılında, Alcock ve Brown, Shell yakıtını Atlantik üzerinde yaptıkları tarihi non-stop uçuş için kullandılar. Aynı yıl, tarih, Shell Havacılık Hizmetleri'nin kuruluşuna da tanıklık etti.
1922 yılında Shell Union Oil Company kurularak Shell'in Birleşik Devletlerdeki hisseleri Union Oil of Company of Delaware'inkilerle birleştirildi. Sonuçta Amerika işinde hızlı bir yükseliş yaşandı.
Büyüme Irak, Türkiye ve Borneo dahil olmak üzere dünyanın hemen hemen her yerinde sürdü.
1929 yılında Hollanda'da N.V. Mekog'un kuruluşuyla Shell kimya alanına adım attı ve Almanya'da dünyanın ilk sıvı yakıt roketi lanse edildi.
1938 yılına gelindiğinde, dünya toplamı 5,720,000 varil olan günlük ham petrol üretiminin neredeyse 580,000 varili Shell tarafından gerçekleştiriliyordu.
İkinci Dünya Savaşı
İkinci Dünya Savaşı'nda Hollanda'nın işgal edilmesiyle, Hollandalı şirketlerin çekirdek kadroları Londra'ya yerleşirken genel müdürlükler ise Curaçao'ya taşındı.
Romanya'ya ulaşım bütünüyle kesilirken Uzak Doğudaki mallar hasara uğradı.
Shell savaş boyunca, nerede olurlarsa olsunlar bütün kuvvetlere ihtiyaç duydukları ürünleri, özellikle de hava ve motor yakıtlarını ulaştırabilmek amacıyla, Müttefik Devletlerle işbirliği yaptı.
Shell'in Birleşik Devletler operasyonunda, büyük miktarlarda yüksek oktan hava yakıtı üretimine özel bir önem verildi.
Shell Kimya, savaş sürecine sentetik kauçuk üretmekte kullanılan butadiene üretimiyle katkıda bulundu.
Savaş boyunca bütün Shell tankerleri Müttefik Devlet yetkisi altında oldu. Savaşın bitiminde Shell düşman saldırıları nedeniyle 87 gemi kaybetmiş durumdaydı.
Savaştan sonra artan talepleri karşılamak üzere, Shell'in hasara uğrayan mallarını yenilemek ve ekstra üretim, nakliyat ve rafineri olanakları yaratabilmek için büyük çaba harcandı.
Bütün alanlarda, özellikle Venezuella'da üretim artışı yaşanırken Shell şirketleri yeni kaynaklar yaratma fikrine odaklandılar.
Tunus, Cezayir, Nijerya, Trinidad ve Britanya Borneo'nun alt kıyılarında araştırma kazılarının yapıldığı heyecan dolu bir dönem yaşandı.
Kolombiya ve Kanada dışında Hollanda'nın Schoonebeek bölgesinde de yeni bir petrol üretim akışı ortaya çıktı. Bu arada, Iraq Petroleum Company üretimini dramatik olarak artırdı ve 1956 yılında ise Sahra'da petrol bulundu.
Mevcut ve yeni kaynaklardaki üretim artışıyla baş edebilmek için geniş skalalı rafineri inşasına ve büyüme yoluna gidildi. Bu aşamada Shell Hollanda'da Pernis'te (Avrupa'nın en büyük rafinerisi), İngiltere'de Stanlow ve Shell Haven'de, Fransa'da Rouen'de, Venezuella'da Cardon'da, Avustralya'da Geelong'da ve Hindistan’da Bombay'da rafineri operasyonlarına girişti.
1947 yılıyla birlikte, savaşta yitirilmiş olan 87 tankerin tamamı yenilenmiş ve yeni tankerlerin inşası için umut dolu programlar yapılmıştı.
1950 ve 1960 Sonları
1950'li ve 1960'lı yılların sonları petrolün dünya ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü karşılayan temel enerji kaynağı olmasına tanıklık etti.
Shell'in yıldan yıla belirgin biçimde artan üretim ve satışları sonunda artık dünya petrol ürünlerinin yedide birini oluşturuyordu.
Shell'in tanker filosu gelmiş geçmiş en büyük tankerlerden oluşuyordu ve 200,000 tonun üzerinde taşıma kapasitesine sahip "süper tanker" yine bu dönemde ortaya çıktı.
1950'li yıllar doğal gazın gelişimi açısından önemli bir dönem oldu. I959 yılında kurulan N.V. Nederlandse Aardolie Maatschappij (NAM) adlı Shell/Esso ortak araştırma şirketi Hollanda Groningen'de dünyanın en büyük doğal gaz kaynağını keşfetti. Üretime 1963 yılında başlandı ve Groningen, 1970'li yılların başlarında Avrupa'da kullanılan doğal gazın yarısını karşılar hale geldi.
1966 yılında Shell Expro, Kuzey Denizi'nin güneyinde Leman gaz bölgesini keşfetti ve bunu İngiltere, Hollanda, Norveç ve Danimarka bölgelerinde bulunan doğal gaz kaynakları izledi. Kuzey Denizi bu konuda gerçekten gelecek vaat ediyordu.
1970'ler, 1980'ler ve Kuzey Denizi
Belli başlı petrol ve gaz keşiflerinin operasyonel ve finansal açıdan çok katkı gerektiren bir ortamda gerçekleştirildiği 1970'li yıllar Kuzey Denizi dönemi olarak tanımlanabilir.
Son yıllarda Danimarka, Norveç ve İngiltere sularındaki operasyonları içeren Kuzey Denizi araştırmaları, Shell şirketleri için ana faaliyet alanı haline gelmişti.
Shell Expro'nun 1971'de Auk ve Brent'de, 1972'de Cormorant ve Dunlin'de, 1975'de Tern'de ve 1976'da Eider'de yaptığı keşifler sayesinde yapılan yatırımların karşılığı alındı.
70'li yıllardaki geri çekilme petrol işi üzerinde ciddi etkilere yol açtı. Ayrıca, OPEC (Petrol Üreten ve İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı) ham petrol fiyatında büyük bir artış talep etti ve aldı.
Petrol endüstrisi değişimlere uyum sağlarken Avrupa'da doğal gaz kullanımı iki katından fazlaya yükseldi. Dönemin sonunda ise gaz Avrupa'nın enerji ihtiyacının %15'ini karşılar hale geldi ki bunun yarısı Shell ve ortakları tarafından sağlanıyordu.
LNG (Likit Doğal Gaz) 1970'li yıllarda iyi performans gösterdi ve doğal gazı sıvılaştırıp uzak pazarlara taşımaya yönelik geniş skalalı projelerde Shell öncü isimler arasında yer aldı.
1970'li yıllar boyunca petrol, doğal gaz ve kimyasallar Shell şirketlerinin ana faaliyet alanları olarak kaldıysa da kömür ve metallerde daha uzun vadeli önemli hisseler geliştirildi.
1974 yılında, Shell'in kömür hisselerini yönetmek üzere Shell Coal International kuruldu. Dört yıl önce, Shell Petroleum NV, uzun zaman önce kurulmuş ve 1981 yılında Hollanda Veendam'da yeni bir magnezyum madeni açmış olan Billiton maden ve mineral şirketleri grubunu almıştı.
1980'li yıllar boyunca ve 1990'lı yılların başında, Shell şirketleri gelişmiş teknolojiyle donatıldı, bir dizi yüksek kaliteli ürün lanse edildi ve müşteri odaklı çeşitli hizmetler uygulamaya kondu. Daha en başında güvenlik ve yerel/evrensel sorunlar üzerinde köklü ve ilkeli bir yaklaşım içinde olmak ortaklığı günümüzde kurşunsuz benzin satışlarında dünya liderliği konumuna ulaştırdı.
1990'lı yılların başında petrol fiyatlarında geri dönüşler yaşandı. Shell bu değişime temel iş alanlarına, yani petrol, gaz ve kimyasallara geri dönüp odaklanarak uyum sağladı. 1990'ların ortalarında artık yepyeni bir gelecek yaratmaya karar vermiştik.
Geleceğe Doğru
Grupta şimdi köklü değişimler yaşanıyor. Tutarlılık, gelişim, bağlılık ve sosyal sorumluluk kavramı ile ilintili biçimde sürüp giden bu değişimler grubu grup yapan insanların tutku ve duygularının katkısını da gerektiriyor. Farklı altyapı ve kültürlerden gelen insanlar ortak bir tutkuyla çalışarak işlerini bütünlük içinde yapıyorlar ve böylelikle toplumları, aileleri ve dostları karşısında başlarını dimdik tutabiliyorlar.
Yeni bir bin yıla girildiğinde, bu onur ve bağlılık Shell için gerçek bir itici güç oluşturmaktadır ve beraberinde yepyeni fırsatları getirecektir. Şu anki kaynak ve rezervler 21. yüzyıl için de yeterli olacak kapasitededir. Ancak sera etkisi gibi çevresel sorunlar geri dönülmez noktalara ulaşmadan yeni ve arkası gelecek enerji kaynakları geliştirilmelidir. Shell yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak üzere fosil yakıtlara alternatif oluşturan uygulanabilir seçenekler üzerinde yoğun olarak çalışmaktadır. 2050 yılında yenilenebilir enerjinin ana kaynak olabileceğine inanıyoruz.

