Tercüme

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Tercüme, her hangi bir dilde yazılmış bir metnin ya da konuşmanın, tercüman denilen uzmanları tarafından, bir başka dile çevrilmesidir.

Bu tercümanların her iki dili de akıcı bir şekilde okuyup yazmaları ve konuşmaları gerekir.Bu işlemlerin yapıldığı bürolara "Tercüme Bürosu" denir.

Tercüme / Çeviri Büroları ve Yeminli Tercümanların Listesi

Tercüme İle İlgili Makaleler

Bilinmeyen Kelimeler

Yeminli Tercümanın Günlüğünden [1]

Vakti zamanında bir günümü bir kelimeyi bulmak için geçirdiğim oldu. Onlarca kalın sözlük karıştırdım hatta öyle oldu ki kalın sözlüklerde elimi attığımda aradığım kelimenin sayfasını bir çırpıda buldum. Çoğu kez bir kelimeyi bulmam 3-4 saniye kadar zaman almaya başlamıştı. Neredeyse yarı otomatik duruma gelmiştim kelime bulma konusunda. 2000 öncesi hardcopy (basılı) sözlükler kullanıyordum. İnternetteki Türkçe sözlükler o kadar gelişmemişti o tarihlerde. Babylon gibi siteler ve yazılımlar, Moonstar gibi basit sözlükler vardı.

Daha sonra Redhouse'un Mavi CD sözlüğünü kullanmaya başladım. 2000lerin başında. Ctrl+Tab tuşlarına basarak Word'den Sözlük programına geçişimi hızlandırmıştım. Ortalama kelime bulma sürem 2 saniye kadar oluyordu bu şekilde. Sonradan fark ettim, bildiğim kelimelere daha sık bakıyordum. Bunun sebebi ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci.. anlamlarını bulmak ve yaptığım çeviriye zenginlik katmaktı. Ayrıca bu sayede, bildiğim kelimelerin bilmediğim bir çok anlamı olduğunu da öğrendim. Aslında üçüncü beşinci anlamlar çok zaman daha fazla işime yaradı. Örneğin observe kelimesini aratırken çoğu zaman aradığım anlam gözlemek, incelemek, gözlemlemek vs. değil, riayet etmek, uymak, yerine getirmek, dikkat etmek oldu. Ya da, adopt kelimesini ararken bulmak istediğim anlam benimsemek, evlat edinmek vs. değil, kabul etmek oldu çok zaman.

Bazen fiilli deyimlerin (phrasal verbs) farklı kullanımları olduğunu gördüm. Hala daha bilmediğim bir çok bu tür deyim var ancak benim yaklaşımımda bilmek değil bulabilmek ön planda oldu. Öğrenmeyi öğrenmek dedikleri bu olsa gerek. Öğrenmiş bitirmiş olmak mümkün olmadığına göre sürekli öğrenme döngüsü içinde olan bizler için aradığını bulabilmek çok önemli. Bunun için de beyni kullanıp düşünmek gerekiyor. Bazen beynimi kullandığım yazılımın programcısı kadar zorladığımı düşünüyorum. Mesela Google'da kelime ararken öyle yöntemler geliştiriyorum ki bazen ben de nasıl olup da bu kadar açılabildiğimi merak ediyorum.

Google'ı nasıl kullandığıma bazı örnekler vermek istiyorum: Çok önceleri şap kelimesini hardcopy sözlüklerde arayıp bulamamıştım. Karşıma sürekli olarak alum anlamındaki kimyasal anlamı çıkıyordu. Yemeklere katılan şap anlamında. Benim aradığım inşaatlarda zemin düzeltme işleminde kullanılan şap kelimesiydi. Şu anda bu işlem çok kolay... Nasıl mı yapıyorum? Google'ın arama çubuğuna şap mortar -sap yazıyorum. Karşıma çıkan ikinci sonuç aradığım kelimeye yaklaştırıyor beni... overlay, laying mortar, ceiling mortar, ceiling plaster... Biraz daha aratıyorum... Bu kez boşluğa şap proz -sap yazıyorum bu kelime daha önce Proz'da (tercüme ile ilgili en aktif internet sitesi) tercümanlar tarafından yazılmış mı görmek için... Çıkar sonuçlarda şap altı ifadesi için under-screed kullanılıyor. Dikkatimi çekiyor. Hemen screed kelimesini Google'ın Grafikler kısmından aratıyorum. Karşıma şap uygulaması ile ilgili bir çok resim çıkıyor. Buldum aradığımı..

Ama daha ileri gidiyorum.. Bu kez Google'da define: screed yazıyorum. Karşıma A layer of mortar laid over a concrete floor slab ve Final, smooth finish of a solid floor; usually cement, concrete or asphalt gibi anlamlar çıkıyor. Bulduğumdan emin oluyorum... Karşıma levelling mortar gibi anlamlar da çıkıyor. Ama bana kelime karşılığı değil de açıklama gibi geliyor bu tür ifadeler. Bunlar aranan kelime hiç bulunamazsa anlatmak babından kullanılabilir. Yine de yapılması gereken birebir karşılayan kelimeyi bulmak...

Ama bir adım daha ileri gidiyorum... Bu kez screed synonym yazıyorum Google'da.. çıkan beşinci sonuçta

"in the UK a screed is a. synonym for what people in the U.S. call a topping— a layer of concrete or mortar placed to form a floor..."

ifadesi çıkıyor. Demek ki topping = screed diyorum...

Tabi Google'da overlay mortar, topping concrete gibi ifadeler de görüyorum şap harcı, şap betonu gibi ifadelerin karşılığı olarak.. Başka bir çok kelime de çıkıyor ama ben alacağımı alıyorum. Bu arada konuyla ilgili bir çok kelimeyi de daha arama sayfası (siteyi ziyaret bile etmeden) üzerinde görüyorum. Siteyi ziyaret etmem gerektiğinde genelde Google'ın Önbellek veya HTML olarak görüntüle opsiyonlarını kullanıp PDF, Word gibi belgelerin daha hızlı ve resimsiz açılmalarını sağlıyorum. Çok hızlandırıyor beni. Tabi buna Firefox kullanırken bağlantıların yeni sekmede açılması da eklenince hız çok artıyor. Gördüğüm bir linki açmak için CTRL tuşuna basıp Mouse ile link üzerine tıkladığımda link yeni sekmede açılıyor.

Tıp (veya bilimsel makale) çevirisi yaparken de genelde şu şekilde yararlanıyorum Google'dan… Bulmak istediğim kelimenin yanına abstract ve özet kelimelerini yazıyorum. Örneğin "dental bleaching" abstract özet yazıyorum. Karşıma çıkan ilk makaleyi Önbellek'ten hızlıca açıp makale özetini tarıyorum. Kelimenin anlamı hemen çıkıyor: "dental ağartma".

Bir başka örnek: Diyelim ki apandist kelimesini arıyoruz. Bu kez apandist abstract özet yazdığımızda karşımıza çıkan linklerden birkaçını ön bellekte ve sekmede açarak özet içeriklerinden apandist kelimesi karşılığının appendicitis olduğunu öğreniyoruz. Bazen makale özetlerinin Türkçesi ve İngilizce metinleri ayrı sayfalarda olabiliyor. Türkçe Özeti gösterilmişse, sayfadaki Abstract kelimesine tıklayarak İngilizce özetini de görebilir ve makalede kullanılan kelimeler arasında karşılaştırma yapabilirsiniz. Neticede aradığınız her kelime ile ilgili Türkiye'de en azından Özet kısmı İngilizce ve Türkçe olarak yayınlanmış bir makale bulmanız çok kolay. Kapsama alanı dışında çok az kelime kalabiliyor. Zaten bu kelimelerin hardcopy sözlüklerde bulunması ihtimalin epey dışında. Demek istediğim, teknik bir kelimeyi ararken bir çok yöntem kullanıyorum. Burada birkaçını anlattım. Zaman içinde daha çok örnek vererek Google'da aranan bir kelime yada herhangi bir şey nasıl bulunur anlatmaya çalışacağım.

Filoloji, Dilbilim, Tercüme

Yeminli Tercümanın Günlüğünden [2]

Bazen dilbilim ve tercümenin nerelerde kesiştiğini buluştuğunu düşünüyorum. Dilbilimsel unsurların çeviri yaparken bize ne kadar yardımcı olduklarını anlamaya çalışıyorum. Dilin şiirsel yanını, matematiğe bakan yüzünü, şifrelerini çoğu kez fark ediyorum ama şu an için bildiğimi adlandırmaktan uzak görünüyorum. Bu konuda açıklarımı gidermek istiyorum ama bir yandan da ünlü dilbilimci Ferdinand de Saussure gibi kişilerin dilin daha çok soyut taraflarında olmaları, dil felsefesi, semantik, fonetik, semiyotik, morfoloji vb. konularla ilgilenmeleri beni uzak tutuyor. Pratikte herbirinin faydasını görmek ve hissetmekle birlikte bunun teorik tartışmasına girmek bana her zaman içinden çıkılmazmış gibi geliyor.

Bilgisayar Dilbilimi gibi alanlar belki beni daha çok çekebilir kendilerine. İnsan beyninin düşünme sistemini en iyi şekilde taklit edip yapay zeka (AI) alanında belli bir mesafe almak isterdim. Şu an için vakit bulamasam da, ilerde bu alanda ne kadar yazılı eser varsa okumayı düşünüyorum. Bu tür alanları istatistik bilimi gibi düşünüyorum. İşin içinde ne kadar çok kişi olursa doğruluk payı da o kadar artar.

Bazen tiyatrocuları televizyonda izlerim sürekli aynı konuları tartışıp dururlar tiyatro ile ilgili. Halbuki önemli olan tiyatroda ortaya konan eserdir. Bana öyle geliyor ki tiyatrocular ortaya koydukları eserlerden fazla televizyona çıkıp konuşuyorlar. Dilbilimin soyut tarafı da bana tuhaf geliyor. Önemli olan sahnede nasıl bir performans ortaya koyduğunuz. Akademik olmanın ötesine gidememiş bir bilim gibi geliyor bazen.. Sadece üniversite koridorlarında var... Böyle bilim olur mu? Fizik insanoğlunu uzaya çıkarmasaydı, kanunlarından yararlanıp cep telefonları yapılamasaydı ne kadar süre ayakta kalabilirdi? Türkiye'de dilbilimden yararlanılıp ortaya konmuş kaç eser var merak ediyorum.

Dilbilimi tercümenin tamamlayıcısı olarak hayal ediyorum bazen. Tıpkı atletizmin ve jimnastiğin futbolun tamamlayıcıları oldukları gibi. Çevirmen kendini dilbilimin mantıksal ürünleriyle donatırsa yaptığı işte mesafeleri çok daha hızlı kat edebilecektir.

Dilbilim (Linguistik) ve Filolojinin (Philology) farklı yanlarını iyi anlamak gerekiyor. Biri daha çok dilin idealize (matematiksel) şekliyle, diğer ise dilin sosyal, tarihi ve kültürel miraslarıyla, etkileriyle ilgileniyor. Ferdinand de Saussure gibilerin konuşulan dili yazılı dile tercih etmeleri ve bu alanda çalışmalar yapmaları linguistiği tarihi daha eskiye dayalı filolojinin önüne geçirmiş gibi görünüyor. Belki birine dilin şiiri, diğerine de dilin matematiği demek uygun düşer.

1790larda (ve on sekizinci yüzyıl başında) Avrupalıların atalarını izlerini sürerken Hint Dili ve Avrupa Dilleri arasındaki bazı benzerlikleri keşfederek kendi dillerini Hint-Avrupa dil sınıfı altında tasnif etmeleri Dilbilime ilgilerini artırmış görünüyor. Hindu Tanrı Brahma ve Abraham (İbrahim), ve Brahma'nın eşi Saraisvati ile Abraham'ın eşi Sarai'nin isimleri arasındaki benzerlik ve buna benzer bir çok yakınlık bu alanda çalışmaları hızlandırmış. Malum, müslümanlar gibi Batılılar da İbrahim'i "baba" kabul ediyor. Belki bu çalışmalarda East India Company adlı İngiliz şirketinin o tarihlerde orada bulunmuş olması ve sonrasında bir çok yer adının İbraniceye benzediğinin fark edilmesi de etkili olmuştur. İbrahim'in sonradan (Tufan sonrasında) göç ettiği de biliniyor. Dilbilimin hep bir antropolojik tarafı var. Belki Fransız İhtilalinin (1789), yani ulusal kimliklerin ön plana çıkarıldığı devrimin bir etkisi bu. Ulusal kimliğini arayanların ilk baktıkları kaynaklar da genelde dil ve din oluyor. Bu anlamda dilbilimin bir tarafı hep etnik/siyasi duruyor. Belki pratik hayatta pek anlamı olmayan Dilbilim üzerinde Üniversitelerin bu kadar durmalarının bir nedeni de budur. Tabi Avrupa Birliği'nin farklı etnisiteleri (belki aryan olanlarını) bir araya getirme ve dolayısıyla geniş anlamda bir "diller" projesi olması da Dilbilimin önemini artırıyor. Bu durum gramer, retorik, edebi eserler vs. ile uğraşan Filolojinin biraz daha geride kalmasına neden oluyor. Buradan bakınca hoş durmuyor bu gidişat. Estetik, sanat ve kültürün yerini mekanik, bilim ve etnisite almaya başlıyor. Farklı kültürleri birbirlerine yaklaştıracak tabanlar aranması gerekirken onları aryan olan ve olmayan şeklinde ayıran Semitik(İsrail'e ait), Helenik(Yunan'a ait) ve Kıptik(Mısır'a ait) bir yapı gelişiyor.