İsmail Ağa Cemaati

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Konu başlıkları

[değiştir] Giriş

İsmail Ağa Cemaati, İstanbul Fatih'te Çarşamba semtindeki İsmail Ağa Camii merkez olmak üzere bir topluluk oluşturmuş cemaat. Manevi olarak tarikatın mürşidi "efendi hazretleri" hitabıyla tanınan Mahmut Ustaosmanoğlu'dur. Cemaat kendi tanımlarıyla, ehli sünnet vel cemaat yolundaki Müslümanların bir ilim ve kardeşlik cemiyeti olduğunu beyan eder. Yanlışlıkla ve genellikle önyargılı olarak Batı dünyası cemaati Pennsilvanya'da 16. yüzyıldan beri modern dünyaya kapalı, teknik ve elektriğe karşı, doğal olarak sakal bırakan Amişlerle karşılaştırır. İsmail Ağa Cemaati'nde esas olan İslam'a tam teslimiyet, dünyadan mümkün mertebe el etek çekmek, haramlardan ve şüpheli (ve de caiz olmayan) şeylerden (resim ve televizyon, sinema dahil) sakınmak, erkeklerde sarık, sakal, cübbe, şalvar ve kadınlarda çarşaf giymek suretiyle İslam esaslarına uymak, sünnetleri korumak ve uygulamak, şekil ve öz birlikteliğini kurmak, mürşidi sevmek ve ona bağlanmak, mala önem vermemek, din kardeşine her alanda yardım etmektir.

Cemaatin Nakşibendiliğin Fatih kolu olduğu, ilmi derslerde İmam Rabbani'yi temel aldığı görülmektedir. İmam Rabbani Ahmed Faruk Serhendi, 16. yüzyılın müceddididir. İslam dinini bidatlerden temizleyerek şeriat ve tarikatın aynılığını söyleyerek canlandırmıştır.

İsmail Ağa cemaati siyasal veya sivil toplum kavramlarıyla izah edilebilecek veya dışardan bakıldığında kıyafete ilişkin gözlemlerle zaman kaymasına uğramış irticai bir cemiyet veya Weberci yaklaşımla protest bir cemaat diye açıklanamaz. Her kavramın kendisini açıklaması metodolojik bir mecburiyettir. Cemaat kendisini İslam'ı yaşamak, ahlaki ve ilmi bir arınma yöntemi uygulamak için bir mürşide bağlanarak kardeşliği yaşatmak diye tarif etmektedir.

Cemaate dışardan bakan bir sosyologun terminolojisindeki irtica kavramı yapıyı açıklamadan geçen bir şablondur. Çünkü bütün dünyada binlerce cemaat vardır ve her biri kendi varlık sebebiyle yaşar.

İsmail Ağa Cemaati Allah rızası için yaşamaya çalışan ahlaki bir cemaattir ve devlet ve siyasi partilere yaklaşımı da bu ölçüye göredir, demektedirler.

70'lerden beri cemaat içinde birtakım cinayetler işlenmiştir. Bu cinayetleri basın ve cemaat mensupları provakasyon olarak nitelemiştir. 3 Eylül 2006'da cemaatin alimlerinden Hasan Ali Öztürk cami içinde binlerce kişiye ders verirken bir müridin saldırısına uğramış, bıçaklanarak öldürülmüştür. Daha önceki bir cinayette de Efendi Hazretleri'nin damadı aynı yerde yine bir mürid tarafından kurşunlanarak öldürülmüştü. Cemaatin siyasetten uzak ahlaki yapısı göz önünde bulundurulduğunda, bu cemaatin bir takva okulu olduğu hatırlanırsa -en doğrusunu Allah bilir- bu makalenin yorumu, nesnel şekilde, her müridin dışardan kolay görünen Allah'a ulaşma amacının insan bilincindeki çok derin yansımalarının kaldırılamayacak düzeydeki dışavurumu bireyler yönünden incelenmelidir. Çünkü, cemaat dışardan göründüğü gibi alt ekonomik düzey insanlarının rağbet ettiği bir tarikat değildir.100 veya 200 bin mensubunun yarısı modern giyinmekte, ana babalar çarşaflı cübbeli çocukları modern olabilmektedir. Demokratik açıdan kılık kıyafet önyargıları bütün dünyada gayri ahlaki kabul edilmektedir. Kılık kıyafetten öteye gidip esasa, bedenin ve ruhun arındırılması sürecindeki olağanüstü değişimler yahut modern bilim söylemiyle bir kısım müridin coşku halinde artık benliğini yitirmesi süreci üzerinde sosyolojik araştırma dışında, bu grupların toplum dışında bir topluluk olarak veya içlerindeki grupların mafya tipi bir örgütlenme olarak yapılanmaları araştırılmalıdır.

Nitekim cemaat dışındaki sıradan insanlarla yapılan konuşmalarda ortaya çıkan sonuç "aşırılık"tır. Aşırı gitmek halk İslam'ında çok fazla bir şeye dalmak anlamında kullanılmaktadır. Tasavvufi hakikatleri herkesin kaldıramayacağı söylenmektedir. Cezbe halinin sıradan (veya kemale erememiş) insanlar için tehlikeli olduğunu tasavvufun önde gelenleri belirtmiştir.

İmam Rabbani, "kainattaki her şey birer vehim ve hayaldir" demişti. Matrix felsefesi diye ortaya çıkan akımı 16. yüzyılda keşfetmişti. İsmail Ağa Cemaati üzerine yapılmış araştırmalar cübbe şalvar, çarşaftan öteye gidememiş, tasavvufun bu felsefi özünü anlatamamıştır.

Son olarak 5-6 dil bilen ciddi bir ilim adamı ola Mektubatçı Bayram Hocaefendi de sabah namazında verdiği sohbet bitiminde öldürüldü. Cemaat tamamen provokasyon olan bu oyuna gelmeyerek itidalini muhafaza etti. Bu olayı fırsat bilen aşırı laik ve jakoben kesim cemaata birçok yönden saldırmaya başladı.

Cemaatin mürşidinin yeğeni Sadettin Ustaosmanoğlu şunları ifade eder (Radikal, 13 eylül 2006): Olayların arkasında, devlet içindeki bir çete var. Asıl hedefleri Mahmud Efendi. 28 şubatta satın alınamayan cemaatin yok edilmesi süreci. 17 mayıs 98'de Hızır hoca öldürüldü, katili Ufuk Hantal akli dengesiz diye ceza almadı. Şimdi de Bayram hoca öldürüldü, katiline meczup denildi. Bunlar istese her sabah tek başına sabah namazına giden hocaları ortadan kaldırabilirdi. Mesaj açıktır. Bak ben mürşidin veliahdını işte böyle binlerce kişinin ortasında yok ederim. Medya bu oyunda alet. Cemaatin inancı, katilin kendi adamları tarafından susturulduğu yönünde. Katil ya çete tarafından cemaate sokulmuş ya da cemaattenyken devşirilerek bu eyleme yönlendirilmiş.

[değiştir] Tartışmalar, İrtica, Tarikat tartışmaları

NTV'deki tartışmadan:

Şerif Mardin: Osmanlı, tasavvufu iyi idare etti, fakat Nakşibendilerin yayılmasına karşı tutumu açık. Anadolu'da yayılma oluyor. Mevlana Halid'in öncüleri o zaman kovuluyor. Osmanlı, denetim altına almaya çalışıyor, yasaklamıyor. Yasaklasa başka şekillerde çıkar. Belki Nakşilerin Anadolu'yu teşkilatlandırmaları Osmanlı'nın hoşuna gitmiş olabilir. 19. yüzyıldaki teşkilatlı tabanı anlayamıyoruz. Cumhuriyet bunlara hasta gözüyle baktı, nasılsa kalkar dedi, hainleri cezalandırdı, uzun vadede bunlar yok olur sandı.

Tarikat inanç meselesi. Onların bir teşkilat olduğunu hatırlayıp nasıl değiştiğini araştırmalı. Sanayi değişikliklerinin geleneksel toplumu sarsması, kabuk değişikliklerine yol açması. Büyük kitlelerin idaresi meselesi mühimdir. Militarizm, bir yere sevk, mobilize kavramlarıyla araştırılmalı. 69'da yazılan bir eserde, Silahlı Halk adı, Milleti Müsellaha diye çevrilmiş, bütün halkı savaşın içine sürmekten bahsedilir.

Bu işlerin aslı 17. ve 18. yy.lara götürülür. Halidiler Meliklere karşı çıkıyor. Sonra gelenler, faşizme ve komünizme karşı, kitle mobilize hareketleri teorisiyle, bütün dünyada yankı buluyor. Mesela Müslüman kardeşler örgütü, kurucusu Hasan el Benna, kuruluş belgesinde 'Biz neyiz? Biz selefiyiz, siyasi iktisadi bir şirketiz' der. Orada eylemcilik özellikleri görülüyor. El-Kaide de bunun yansıması. Cemaat-devlet ilişkisi, gettolaşma, 40 ve 50'lerde rönesans, yeni düşünürler, yeni fikirler, yeni kitaplarla cemaat etkilendi. Seyyid Kutub bunlardan. Yol İşaretleri kitabında 'Biz bugün Batı'nın sızmış olduğu bir İslami toplumda kendini İslami zanneden cahiliye okulundayız, bununla baş etmek için kendimizi yeniden kurmamız lazım' dedi. Mısır'da ortaya çıkan akım, topluluktan ayrılma, kendi topluluğunu kurmayı amaçlıyordu.

Gettolaşma, yani cahiliyeden çıkıp kendi topluluğumuzu kuralım düşüncesi bu köklerde var. AKP bunların öğrenen kolu. Nakşiler kendilerini ayrılmış veya ayırtılmış görür. İsmail Ağa Cemaati'nin çıkışında böyle bir faktör var. Dünya şartları değişiyor, sivil toplum yapılarında, kendilerini toplumdan tamamen dışlanmış olarak düşünen bu insanların faktörü.

Tarikatın kendi içine çekilmesi, dışta bir toplum olması tehlikelidir. Hizbullah gibi hareketlerin sızması kolaylaşır. Hükümetin buna dikkat etmesi lazım. Orta karar (veya ılımlı) bir Müslümanlığın bekası için bir yol, AB ilişkilerinin etkin hale getirilmesidir, aksi takdirde aslı olmayan bir Ortadoğu politikası içine girmek, radikal bir biçimde ortaya çıkmak son derece tehlikelidir.

Mehmet Kutlular: Cumhuriyette yasak ve baskı var, insanlar hürriyet istiyor, dünyada demokratikleşme hareketleri var, bizde de. Bir yerde baskı varsa yeraltına inerler. Tarikatların siyasi tarafı yok, nefsi terbiyeyi esas alıyorlar. Ama baskı varsa, siyaset bunlara da el atacak. Nasıl sendika hakkını arıyorsa, dernek arıyorsa o da arayacak. Dini cemiyetler de ona gidiyor, siyasiye oy lazım, sıkıntıları ne, istekleri ne bakıyor. Tarikatın da bozuğu var, çürüğü var, genellemek yanlış. Çizgi dışına çıkanları var. İnsanlarda manevi boşluk var, bunu dolduracak yer arıyor. 37 doğumluyum, 40 yıldır medyadayım, bfu tip filmleri çok gördük. Birşeyler karışıyor, biz bu provakasyonları çok gördük.

Yaşar Nuri Öztürk: Parlamento bir nevi tarikatlar konfederasyonu olmuş. Şerif Mardin'in bilgi yanlışları var. Tasavvufla tarikatı karıştırdı. Tarikatler 5. yy.da çıktı, tasavvuf ise İslam'ın doğuşunda sahabeden başladı. Tarikatler yozlaşmış tasavvuf. Bilime ve dine aykırı veriler girmiş. Adem'in cennette dolaşırken başına koyduğu taç ne renkti, hangi tarikatındı gibi şeyler. Bunların şeyhlerine verdikleri payeleri Kuran peygamberine dahi vermemiş. Vatandaş sorumlu değil, onun oraya kadar gelmesine seyirci kalanlar sorumlu. Onlar kim? Siyasetçiler, sahte laikler. Dinin gerçeğinden rahatsız oldular, işte böyle dinin sahtesi çıktı, din yobazına teslim ettiler. Laiklik yobazı en omurgasız tip. Bunlar, Allah dediği için yamyam gözüyle baktıkları adamla sarmaşdolaş. Düşük haysiyet.

Ahmet Taşgetiren: Hepsi yozlaşmamıştır. Her yapıda yanlış da var doğru da. Bütün şeyhlere o vasıfları yakıştırmak yanlış. Kendine özgü bir cemaat İsmail Ağa. Kılık kıyafete odaklanmak doğru değil. Bu cemaat sade Çarşamba'da yok, Maraş'ta, Ümraniye'de vb de var. Getto görüşü yanlış. Empati yaparak bakalım.

Nur Sertel: Cemaat okullarında gençler belli bir eğitim altında yetiştiriliyor. Anadolu'6an gelenlere çok iyi koşullarda eğitim sağlıyorlar ama özgürlükleri yok. Cemaatler sivil toplum örgütü değil. Bunlar kendi içinde demokratik değil. Şeyh mürit ilişkisi var. Düşünce özgürlüğü yok. Kerametlerle ilişki yürüyor. Dogmalara körü körüne itaat sözkonusu. Bu çağdaş gelişmeye de dinin gelişmesine de aykırı. Akademik ilişkilerde bile bu var.

Nihal Bengisu Karaca: Demokrasi niçin lazım. Çokkültürlülük, farklılık, çeşitlilik. Bu uçları uzlaşmayla yaşatabiliriz demek. Kendi içinde demokratik olmayabilir. Bu, ailelerde bile var. Önemli olan kapalı yapıyı genel yapıya çekmek. Cemaatle tarikat farklı. Tarikatlerin seküler olanı da var. Cemaat doğal bir yapı. Ortak paydada buluşan her topluluk bir cemaattir. ADD bile. Tasavvufla cemaatin farkı var, ama iç içe geçmiş bunlar. Bir insan neden tarikata girer. İç dünya ile dış dünya arasında geçişkenlik var aslında. Yozlaşma olsa bile, çıkar amaçlı kurum değil. Ama iç denge bozulursa biraraya gelmenin manası kalmaz,amaç ayakta kalma savaşı olur.

Emre Kongar: Konu inanç değil. Herkes inancını istediği gibi yaşar. Grup veya birey olarak. Kimse bunlara karışmaz. Tartışılan, dinin siyasallaşması. İnancı, siyaset aracılığıyla başkalarına empoze etmeye kimsenin hakkı yok. yoksa Nakşiymiş önemli değil. O manzaralar bir tehdit, kıyafetlerini bize empoze edecekler korkusu. Herkes giyiminde özgürdür, ama kendi içinde totaliter olan bir şey tehdittir.

Esasında semavi dinler bir siyasettir. Peygamberimiz bir din ve devlet kurucusudur. Siyaset eşit din. Bütün tektanrılı dinler böyle. İsrail böyle, Hıristiyanlık da. Bizde ilk tefrika Ali ile Muaviye arasında çıktı. Neden? Kim halife olacak diye. Din siyasettir. Savaşlar din savaşıdır. İşte Haçlılar. Karmatiler mesela Haceri Esved'i kaçırıyorlar. İşte Kadızadeler. Hurufiler. 17. yüzyılın özelliği nedir? Batı'nın gelişmesi ve Osmanlı'nın geriliğinin tepkisi. Radikaller Amerika'yı şeytan gördü, kurtuluşu saf İslamR'a dönüşte aradı, yenilgiyi İslam'ın yozlaşmasına bağladı.

İktidarla dinin özdeşleşmesi dinin bir zulüm aracı olmasına yol açtı. Bazı tarikatlerin siyasetten çekilmesinin ardında bu yatar. Osmanlı'da örfi hukukun gelişmesi bir ölçüde iyiydi ama Sünni iktidarı vardı. Mezhep zulmü vardı. Hıristiyanlıkta Protestan zulmü gibi. Yeni dönemde ABD'nin saldırganlığı, yalan söyleyerek Irak'a saldırması, islamofaşist var demesi, Huntington'un dinler çatışmasını kullanması kendi yayılmacılığı içindi.

AKP iktidarının çekirdek kadrosu dinci kaynaktan geliyor, siyasal İslam'dan. Türkiye'de siyasi amaçla dini kullanan bir iktidar. Empoze tehlikesi vardır. Sivil toplum adı altında göz yummak yanlıştır.

Mehmet Kutlular: Din ile ilim çatışmaz. Tarikatlar bir ihtiyaçtan doğmuş. Girene sen niye giriyorsun denemez. Tercih hakkıdır. Holdinglerle tarikatları ayırmak lazım. Dindarları istismar ediyorlar. Din siyaset değildir, yüzde doksanı iman, ahlak, ibadettir. Biz geçmişte de din devleti değiliz. Şeyhülislam istişaridir, hüküm padişahındır. Şeyhi yüceltmek küfürdür. Ayrıca din tebliğle gider, zorla kimseyi müslüman yapmaz, fetheder, vergini verirsen dinin sana ait der.

Cumhuriyette milli iradeye baskı yapıldı. İrtica eşittir din denildi. 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül, 28 şubat. Böyle demokrasi olmaz. Hakimiyet kimin? Milletin seçtiklerini indirmek mi demokrasi? Hangi tarikattan olursa olsun, bu vatanın asli bir unsuru, bu devletin vatandaşı ise ona bakmak lazım. Bu topraklar herkesin. Kim eline sopa alıyorsa üzerine gidilsin. Artık müdahalelere herkes karşı olmalı.

Tarikat yasaklanamaz. 27 sene yasaktı noldu? Bitti mi, hayır. 50'den sonra mantar gibi çıktılar. 27 mayıs bitirdi mi, 12 mart bitirdi mi, hayır. Devlet bunu denetim altında tutamaz. Kanunlar karşısında herkes eşittir.

Yaşar Nuri Öztürk: Müslüman Kardeşler tarikat değil. Bunlar tarikata karşıdır. Seyyid Kutub tasavvufa bile karşıdır. Şerif hoca karıştırdı. Her cemaat tarikat değildir.

Batı'yla ilişkileri geliştirirsek düzelir görüşü de yanlıştır. Atatürk, muasır medeniyet seviyesinin üstü demiş, Batı'da böyle bir şey yok. AKP döneminde Türkiye Hıristiyanlaştırıldı. Ekrandan yalan söylemeyelim. Basın milleti mahvediyor. Camiler kiliseleştiriliyor vs. Tasavvuf, Muhammedi vicdan ve şuura saltanat uğruna ambargo koyan Emevilere direnen sahabe bilinciydi. Emeviler, saltanat için peygamber evladını bile katletti. Siyasal İslam'ın prototipi Emevilerdir.

Tasavvufun esası zühddür. Holding başka. Saf tarikatlar da var. Mevleviler, Kadiriler. Deruni bir hayat, temizlenme, arınma. Ancak teolojik bir çürüme var. Onu düzeltmeden ya bu din ilahi kaynağına dönecek ya da bırakılacak. İslam dünyası bu haliyle bir yere varamaz. Papa, peygamberimize tarihte Neron'a bile reva görmediği hakaretler savurdu. Bu, hayasızlık. AKP Hıristiyanlarla işbirliği içinde.

Şimdi bunlar, bu tarikatçılar ilkel, yontma taş devri diyen adamlar hangi insaf ve vicdanla bunların ayaklarını yalıyorlar. menfaat için. Yoksa ismailağa nedir, her cemaatte kavga olur. Bunları bırakın emniyet çözsün. Şahsiyetsiz, ilkesiz, imansız, ikiyüzlü, alçak bir politika, dün sövdügüne bugün paspas olanlar. Çağdaş geçinen, ahkam kesenlerin çürümüşlüğü hiçbir tarikat çürümüşlüğünde yok. En büyük çürüme siyaset ve aydınlarda.

Ahmet Taşgetiren: Tarikat bir gönül işidir. Bir Mürşidi kamil önderdir. O yozlaşırsa bozulur gider. Mürşidin kendini putlaştırması, tasavvufun özüne aykırı. Çok temiz mürşidler var, Türkiye sevgisi, islam sevgisiyle. Sürekli tehdit üretmek iyi değil. Kriminilojik olaylar her yerde var. Yasaklama sorunu çözmez. Sovyetlerde bile çözmedi. Tasavvuf türk toplumumun genlerinde var.

Nur Sertel: Ne yapmalı? Burası hukuk devleti. anayasa var, yasalar var. Sıkı denetim şart. Ayrıcalık olmasın. İçişleri bakanlığı, Maliye bakanlığı, Diyanet sorumludur.

Siyasi Partiler kanunu değişmeli, dokunulmazlık kaldırılmalı, parti içidemokrasi olmalı. Eğitim sisteminde düşünen gençlik yetiştirmeli. Medya ve sivil toplum eğitici olmalı.

Nihal Bengisu Karaca: Cemaat istismara açıktır. Yasaklarsan yeraltına iner, bunlarla ortak noktalar bulunmalı.

Emre Kongar: Din iyi birşey, arınma iyi evet, ama biz neyi tartışıyoruz. Diyanet görevlisi birisi, içine ter karışmış abdest suyu içiriyorsa, evlilik broşüründe 9 yaşında evlenme caizdir, kadın dövmek caizdir deniliyorsa bu nedir? Biz İslam'ın ulviyetini tartışmıyoruz. Tartışılan dinin siyasal amaçlı istismarı. Cinayetler her mezhepte var, batı'da da. Skandal her yerde var. Papalıkta banka skandalı gibi.

Yaşar Nuri Öztürk: Kuşadalı 45'de öldü. Kendi tekkesini kapatan adam. 'Buralar zaruretti, şimdi ise meyhane kerhane oldu' demişti, buralardan hayır gelmez dedi. Diyanetin yaptığı kötülük bunlar, bunu temizlemek lazım. Hurafeyi körükleyeceksin, resmi dokunulmazlık altında, olmaz.

Can Dündar: Kimsenin dine itirazı yok. Tarikatlar siyasete bulaştıkça yozlaştı. kapatılsın demekle çözümlenmez, yeraltına iner. İslam'ın gerçeğini öğreteceksin.

[değiştir] Sonuç

Sonuç olarak İsmailağa Cemaati Nakşibendilik, adlı tasavvufi hareketin günümüzdeki temsilcisi olup hiçbir şekilde şiddete bulaşmamış, sicili tertemiz bir harekettir.

[değiştir] Kaynaklar

Can Dündar, Neden?, NTV tartışma programı, 19 Eylül 2006.

Ömer Lütfi Barkan'ın eserleri.

Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Remzi Y.

[değiştir] Dış Bağlantılar

İŞTE ÇARŞAMBA! CEMAATTEN OLMAYAN GİREMEZ, YABANCIYA EV VERİLMİYOR, KOTLA GEZMEK ZOR