Tartışma:Selahaddin Eyyubi/Necdet Sevinç

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bu makaleler 5 ile 12 Ekim 2004 tarihleri arasında Yeniçağ Gazetesinde Necdet Sevinç tarafından kaleme alınmıştır ve daha Detaylı olarakta Ferman adlı kitabında yer alır.

Konu başlıkları

[değiştir] Selahaddin Eyyûbi Türktür - 1

Marksistler bir zamanlar, benim millîyetçi muhteşem asîler olarak kabul ettiğim Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan Abdal gibi halk şairlerini sınıf savaşısı ilan ederek, komünizme tarihi ve millî bir boyut kazandırmak istemişlerdi.

Halbuki bu Celalî ozanların işçi veya köylü diktatörlüğü kurmak gibi bir niyetleri yoktu. Aksine Türk halk edebiyatının bu seçkin ve eylemci simaları, dönme-devşirme enderun iktidarında pekişen Osmanlı egemen sınıfına başkaldıran birer Türk milliyetçisiydiler. Şimdi aynı çabayı, farklı bir biçimde bölücülerden görüyoruz.

Kürtlere ayrı bir ırk şuuru kazandırarak, Türkiyenin Güneydoğusunda bir kürt devleti kurulması fikrini telkin edenler, halkın kendilerine sempati ile yaklaşması için tıpkı komünistler gibi tarihî şahsiyetleri ve tarihî olayları istismar etmeye başladılar.

Hemen hemen bütün açık oturumları kürtçülere tahsis eden televizyon kanallarında sık sık tekrarlanan iddialar, özellikle Selahaddin Eyyûbi ile Malazgirt Savaşı etrafında yoğunlaşmaktadır. Haçlı ordularına karşı verdiği mücadelelerle bütün İslâm Dünyasında sarsılmaz bir şöhrete kavuşan Selahaddin Eyyûbinin bir kürt hükümdarı, Eyyûbi Devletinin de bir kürt devleti olduğunda ısrar ederek, bu büyük İslâm mücâhidine duyulan hayranlıktan yararlanmak isteyen bölücü propaganda, aynı amaçla bir başka yalana başvurmuştur.

-Malazgirt Savaşına 20 bin kürt katıldı!

Derhal belirtmek isteriz ki, kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesine iştirak etmeleri bizi rahatsız etmez. Hatta Müslüman olmaları sebebiyle, hristiyanlara karşı savaşmak görevleridir de. Ama 1071de bizanslısı, ermenisi, latini ve Balkanlardan getirip muhtelif bölgelere iskan edilen hıristiyanlaşmış Türklerle birlikte nüfusu 2-2.5 milyon civarında olan Anadoluda kürtlerin 20 bin asker çıkarması esasen mümkün değildir. Kaldı ki kürtlerin Anadoluda eskiden beri kalabalık kitleler halinde yaşadığını şuuraltına yerleştirmek amacını güden bu asılsız iddiayı tevsik edecek bir tek ciddi kayıt da yoktur!

Yani Anadolu, kürtler sayesinde bir Türk vatanı olmamıştır! Birkaç aşiret hariç, kürtlerin Doğu ve Güneydoğu Anadoluda nisbeten görülmeye başlaması, Otlukbeli savaşını kaybeden Türkmen Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Beğin kendisine bağlı Türk aşiretlerini alıp, İrana geçmesinden sonradır ki, ona rağmen bu bölgede çoğunluk Türklere ait olmaya devam etmiştir. 1473teki Otlukbeli muharebesini takip eden yıllarda kısmen boşalan Doğu ve Güneydoğu yaylalarına Elcezire bölgesindeki kürtler gelip yerleşmişler ve Türk sultanlarının himayesi altına girmişlerdir. O günden beri de Türk Devletinin himayesi altındadırlar.

[değiştir] Selahaddin Eyyûbi Türktür - 2

Önce Türk Tarihinin en büyük imha savaşlarından biri olan Malazgirt Meydan Muharebesiyle ilgili bir temel yanlışa işaret etmek gerekir.

Malazgirt Meydan Muharebesinin, Anadolunun kapısını Türklere açtığından bahsedilirse de bu iddia tashihe muhtaçtır. Eğer Malazgirt Savaşından sonra Anadoluya sahip olmak hakkını elde edebilmiş olsaydık, 1072de Kayseri, 1073te Paflagonya, 1074te Antakya meydan muharebelerini yapmak zorunda kalmazdık. 1048teki Pasinler Meydan Muharebesi dahil, yukarıda zikrettiğimiz bütün savaşlarda düşman ordusunun imha, düşman başkomutanlarının da esir edilmelerine rağmen, Anadolu topraklarına egemen olamamışızdır.

Hatta Ermeni Beyliği, Suriye Latin Prensliği ve maalesef Danişmentli Türk Beyliği ile ittifak kuran imparator Manuel Komnenos, 1161de İkinci Kılıçarslandan toprak koparmış, Bizans orduları 1176da ise Türklüğü "silip süpürmek" kararıyla Miryakefalonda yeni bir meydan muharebesini göze alabilmiştir.

Anadolunun tapusu, Malazgirtle başlayan süreç içinde, ancak Selçuklulardan sonraki beylikler devrinde Türklerin eline geçmiştir ki bu tapuda Türk ırkının evlâtlarından başka, Allahın hiç bir kulunun hakkı yoktur! Fakat bütün bu gerçekler Malazgirt Meydan Muharebesinin öneminin inkâr edildiği anlamına gelmez. Bu savaş, sayıca kat be kat üstün düşman kuvvetlerinin imha edilmesi bakımından Türk Ordusunun, Bizans saflarında bulunan Hıristiyan Türklerin, Müslüman kardeşlerinin tarafına geçmesi bakımından da Türk Millî şuurunun en büyük zaferlerinden biridir.

Kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesine 20 bin kişiyle katıldıkları yolundaki safsataya gelince...

Dün de belirttiğimiz gibi Güneydoğuyu Türkiyeden koparmak isteyenlerin bu iddiası, kürtlerin Anadoluda eskiden beri kalabalık bir nüfus teşkil ettikleri fikrini canlı tutmak gayretinden ibarettir.

Malazgirt Meydan Muharebesini konu alan hiçbir İslâm müverihinin eseri günümüze kadar intikâl etmemiştir. Ancak çağdaş kaynaklardan alınan bilgileri ihtiva eden bazı eserler elimizdedir. Bu eserler dikkatle incelendiğinde, müverrihlerin çoğunun şifahi iddiaları hiç bir muhakemeye tâbi tutmadan birbirlerinden kopya ettikleri anlaşılacaktır.

Mesela Tarih-i Meyyafârikin ve Amid yazarı İbnı Ezrak, Türk Ordusunun mevcudunu "Sultanın az bir askeri vardı" ifadesiyle izah ederken, Ahbarü Devleti Selçukiyyede bu sayı 15 bin olarak verilir. İbnül Cevzi, Türk Ordusunun 20 bin kişiye yakın olduğunu belirtirken, Bundari, İbnü-l Adim ve Reşidüd-Dinde 15 bin rakamı tekrar edilir.

Türk Ordusunun sayısı Kerimüdd in Mahmutla Hamdullah Müstevfiye göre 15 bindir. Mirhond rakam vermez, sadece Türk Ordusunun azlığından bahseder ki bu rakamların hiçbiri doğru değildir.

"Doğru" diyorsanız ve kürtlerin de 20 bin kişiyle savaşa katıldığını iddia edebiliyorsanız, Malazgirt Meydan Muharebesinde bir tek Türk yok demektir.



[değiştir] Selahaddin Eyyûbi Türktür - 3

Malazgirt Meydan Muharebesiyle ilgili şifahî bilgilerin rivayet edildiği, dün bahsettiğimiz eserler, hiçbir bilim adamı tarafından ciddiye alınmamıştır. Çünkü verilen bilgiler hem çelişkilidir, hem mübalağalı, hem de yanlış. Meselâ sahasındaki ilk müverrihlerden biri olan İbnü-l Kalanisî, bize savaşın hangi ayda vuku bulduğunu dahi bildirmez.

İbnül Ezrak da savaşın cereyan ettiği ayı meskut geçer. Bizans İmparatorunun esir alındığını dahi bildirmez. Hatta Ahlat ve Malazgirtin bu savaş sonunda Mervan oğullarının elinden çıktığını zanneder.

Bundarinin Zübdetün-nusra ve Nuhbetül-usra adlı kitabı, İsfahanlı İmadeddinin eserlerinin süslü ve mübalağalı cümlelerle tekrarından ibarettir. İmadeddin ise esir düşen Bizans İmparatoru Romanos Diogenesin önce Azerbaycana götürülüp oradan Bizansa dönmesine izin verildiğini söyler ki bu ifadenin doğruluğuna inanmak güçtür.

Mirhond daha da ileri gider. Diogenesin esir alınmasından sonra "düşmanlığın dostluğa, sevginin dünürlüğe müncer olduğunu ve imparatorun kızının, Alparslanın oğlu Melik Arslanla evlendirildiğini" yazar. Malazgirt savaşından bahseden bir Norman şairi de Sultan ile imparator arasında böyle bir dünürlükten bahseder. Yalnız, Norman şairi, Mirhondun aksine "Alparslanın, kızını Romanos Diogenesin oğluna vermeyi vaat ettiğini" söyler. Tabiî ki bu dünürlük hikâyesinin ciddiyetle de, gerçekle de hiçbir ilgisi yoktur. İbnül Esir ise Alparslanın Bizans İmparatoru ile 50 yıllık bir barış yaptığını yazar ki hiç bir eserde böyle bir kayda rast gelinmez. Nitekim Malazgirt Savaşının hemen akabinde Türk-Bizans muharebeleri devam etmiştir. Reşidüddin, Camiut Tevarihin Selçuklularla ilgili bölümünde, Malazgirt Meydan Muharebesinin 463 Rebiülevvel ayında yapıldığını yazar ki bu takdirde savaşın Aralık 1070 veya Ocak 1071de cereyan etmiş olması gerekir.

İşte bu bilgiler ne kadar doğruysa, Kürtlerin Malazgirt Meydan Muharebesine 20 bin kişiyle iştirak ettikleri palavrası da o kadar doğrudur.

Malazgirt Zaferinden muhtelif Ortadoğu kavimlerine hisse vermek isteyen, bizim tespit edebildiğimiz ilk kaynak İbnül Kalanisîdir. Kalanisînin Zeylü Tarihi Dımaşk adlı eserini ve diğerlerini ileride inceleyeceğiz.



[değiştir] Selahaddin Eyyûbi Türktür - 4

Malazgirt zaferini muhtelif Ortadoğu kavimlerine mal etmeye çalışan bizim tespit edebildiğimiz ilk kaynak İbnül Kalanisidir. 1160 yılında, doğduğu şehir olan Şamda ölen bu müverrih, Suriyedeki Türk beyleri ve onların haçlılarla mücadeleleri hakkında değerli bir eser bırakmakla beraber, Malazgirt savaşı konusunda uydurma rivayetleri nakletmiştir. Zaten bu büyük zafere bir sayfacık ayırması da konuyu bilmediğini göstermektedir. Önce de bahsettiğimiz gibi Kalanisi, savaşın hangi ayda yapıldığını dahi bilmez. Ama Zeylü Tarihi Dımaşkta, Türk Ordusunun "Türklerden ve diğer kavimlerden olmak üzere takriben 400 bin kişiden meydan geldiğini" yazmaktan çekinmez. 1257de öldüğünü bildiğimiz vakanüvis Sıbt İbnül Cevzi, Mirat-Zeman fi Tarihil Ayan adlı eserinde "onbin kürdün sultana katıldığını" yazar. Aynı müellife göre Alparslan Gazinin askeri sadece 4 binden ibarettir! Bizans ordusu 100 bin kişidir. Cevzi bu 100 bin askere 1+00 bin nakkab (delici), 100 bin carhi, (yaralayan) ve 100 bin ustayı da refakat ettirir. Bu mübalağa ile yetinmez. 800 mandanın çektiği 400 arabaya nal ve çivi yükler. Silah nakliyatı için de ayrıca bin araba tahsis eder. Bizansı ordusunun bir tek mancığını 1.200 kişiye çektirir. Ve sanki savaş şartlarında yüklemesi mümkünmüş veya sanki pratikmiş gibi bir tek mancınığım 1200 kilo taş fırlattığını hikaye eder. 1335te öldüğü tahmin edilen İbnd - Devadari, Kenzüd-dürer ve Camiül gurer de aynı mübalağalı ifadeleri benimser. Cevzinin verdiği rakamlara 100 bin okçu, 100 bin kat ipekli elbise ilave eder ve o da Türk Ordusunun mevcudunun 4 bin kişiden ibret gösterip, kürtlerden ve sair kavimlerden 10 bin kişinin Sultanın komutasında savaşa katıldığını belirtir. Biz hiç bir tarih kitabında, bir orduya mevcudunun iki buçuk misli insanın katıldığını okumadık. Değil alparslan Gazi gibi bir harp dehasının, sıradan bir komutanın bile, savaş kabiliyeti meçhul, askeri disiplin altında yetişmemiş, belki de ilk darbede firara yeltenecek, Türk savaş taktiğinden habersiz, mukavemeti ve vuruşma gücü üstlerince bilinmeyen bir kalabalığı ordusuna kabul edebileceğine inanmıyoruz. Kaldı ki bir kaç günden beri fahiş hatalarını, akıl almaz çelişkilerini ve hatta cehaletlerini tekrarlamak ihtiyacını duyduğumuz bu müverrih veya vakanüvislerin hiç biri bilim adamlarınca ciddiye alınmamıştır. Ona rağmen, bu mübağalı ve asla ilmi kıymet ifade etmeyen kitaplarda bile 20 bin kürtten bahis yoktur! Bir millet yaratmak gayretiyle yazılan kürt tarihi Şerefnamede ise Malazgirt savaşına bir tek kürdün bile katıldığından bahsedilmez. Gerçek şudur ki Malazgirt, 50 bin Türk evladının 200 bin kişilik Bizans ordusunu yok ettiği parlak bir zaferin adıdır.


[değiştir] Selahaddin Eyyûbi Türktür - 5

Kudüsün Selahaddin Eyyûbi tarafından fethini 808.yılına ithaf olunur.

Kürt tarihi olarak da kabul edilen ve 1597 yılında tamamlanan Şerefname, Selahaddin Eyyûbinin kürt olduğuna dair iddiayı "tarih bilginlerinin ve araştırmacıların rivayetlerine" bağlar. Fakat bu bilginlerin ve araştırmacıların isimlerini zikretmez. Ama bugüne kadar güvenilir hiç bir islam tarihçisi veya bilim adamı Şeref Hanı teyit etmemiştir.

Şeref Hanın umut ettiği destek, asırlar sonra ilmi gerçekleri mensup oldukları devletin siyasi emellerine alet etmek isteyen iki Batılıdan gelir: Grousset ve Cahen. Bunlardan Grousset, 1192-1193 yıllarında, Şam yöresindeki iç karışıklıkları, Cahen ise 1187de el-Cezire Türkmenleriyle kürtler arasındaki otlak kavgalarını etnik uyuşmazlık olarak nitelerler. Oysa bu türlü ihtilaflar, aynı aşiretin muhtelif oymakları arasında bile tarih boyunca süre gelmiştir.

Bazı İslam kaynakları Selahaddin Eyyûbiyi 758 yılında Basradan Azerbaycana sürgün edilen, nakledilen veya göçen Yemen araplarından Ravvad b.El-Müsenna El-ezdinin soy kütüğüne kaydederler. Rivayete göre bu aile Azerbaycanda Hezbaniyye kürtleriyle karışmış, daha sonra da Kuzey Iraka dönerek Selçukluların ve Zengilerin hizmetine girmiştir. Arap tarihçilerinin mümtaz şahsiyetlere, özellikle hükümdarlara, ırkçı düşüncelerle veya onları kutsamak için şecere uydurmak, hatta seyit ilan etmek gibi kötü bir gelenekleri olduğu için, bilim adamları bu Yemenden Basraya, Basradan Azerbaycana göç hikayesine itimat etmezler. Edilecek gibi de değildir. Çünkü bugünün şartlarında bile sıradan bir ailenin 3-500 senelik tarihini takip etmek de bu ailenin siciline tespit etmek de imkân dışıdır.

Şeref Han, yukarıda naklettiğimiz rivayetteki Ravvad Araplarını, Ravende Kürtleri olarak değiştirmiştir ki, Selahaddin Eyyûbinin Kürt sanılması işte bu tahrifattan dolayıdır!

Oysa aynı Şerefnamede Selahaddin Eyyûbinin kardeşleri şöyle sıralanır: Mahammet Ebu Bekir, Şemsüddevle Turan Şah, Seyfilislam Tuğtekin, Şehinşah, Tacilmülük Buri.

Görüldüğü gibi Selahaddin Eyyûbinin kürt olduğunu iddia eden Kürt Tarihi yazarı Şeref Han bile, onun kardeşlerinden ikisinin Turanşah ve Tuğtekin gibi Türk has isimleri taşıdığını ifade etmekten kaçamamıştır. Kaldı ki Şeref Hanın Buri imasıyla yazdığı en küçük kardeş, bütün kaynaklarda Böri veya Börü şeklinde kaydedilmiştir. Bilindiği gibi Börü ismi de Türk has isimidir ve kurt demektir!

Selçukluların ve Zengilerin hizmetinde büyük emirler olarak çalışan Selahaddin Eyyûbinin babası Necmettin Eyyûp Azerbaycandaki kesif Türkmen boyları arasında yerleşmiştir ve Türktür. Çünkü Selahaddinin bir Türk oyunu olan ve o tarihlerde Irak tarafında bilinmeyen poloda mahir olduğu kesinlikle bilinmektedir. Bu büyük Türk hükümdarının annesi, Şihabeddin Tokuşun kardeşidir. Kız kardeşi Rabia Hatunu da önce Gökbörü ile evlendirmiştir ki, ikisi de Türktür. Ağabeyi Şehinşah ise Kutlukız Hatun adında bir Türk kızıyla evlenmiştir. Selahaddin Eyyubinin bizzat kendisi de evlenmek için bir Türk kızını tercih etmiştir: Amine Hatun b. Üner!

Necdet SEVİNÇ'in yazılarından ve Ferman adlı kitabından.

--LandSCape


burda one surulen bilgilerin son metindeki selahaddinin babasi ve kendisinin turklerle evlendigi kismi haric tamami mesnetsiz bilimsel degeri olmayan kisisel sallamalardan olusuyor.selahaddinin kurt olmasiyla kurtlerin koken ariyor olmasi arasinda ne alaka var.kurtlerin kokeni selahaddinden binlerce yil oncesine gider.selahaddinin kurt olmadigini soylemek fatihin arap oldugu nu soylemek kadar sacma olur.selahaddinin bizzat aslan yurekli richard la konusmasi var.bu konusmada kendini kurt meliki olarak tanitiyor.ben su an ingilterede yasiyorum ve bu kaynaklari arastiriyorum.buluncada insaallah kurtlerin bir millet oldugunu kafalarina sokamayan kafatasci turklere iyi bir ders verilmis olacak.bir tarihci olarak osmanlida sadrazam olan kurt kokenli sirvanlizade yi bile turk gostermekten geri durmamakta kurtlerin sahip oldugu butun tarihsel gecmise sahip cikmaya calismaktasiniz.kurtler malazgirtten canakkaleye turk kardesleriyle birklikte savasmislardir.sayilar abartilimakla birlikte o donemde turkleri ahlatta konuk eden kurt asiretleri onlara lojistik destek vermistir.turk kurt ittifaki tarihinin baslangici budur.kurtlerin zaten yuzyillarca bu cografya da hristyan unsurlara karsi araplarla birlikte savasimi vardi.ermeni rum asurilerin kurt cografyasinda musluman oluslari nedeniyle ezildikleri muhakkaktir.turkler ise bir vatana ihtiyac duymaktadir.bunu iyi nitelendiren abbasi halifesi turkleri kurt musluman cografyasini ezmeden anadoluya gecisinin gerekliligiyle turkleri rumlara saldi.kurtler bu tarihte sivastan hazar denizine olan cografyada yerlesik reaya olarak tabir edilen musluman ummete mensup halkllardan biriydi.kurtlerin malazgirtteki katkilarini inkar canakkaledeki katkilarini inkar ile es duzeydir.sehitlerin kemiklerini sizlatir.ben olsam asagidaki yorumu yapan kardesin yerinde utanirdim.senin yeterince zurriyetin de fatihler selimler oguz hanlar suleymanlar varken illada selahaddinde iddia etmeni anliyorum.cunku bu kurt sultan,dogunun sultanidir.ayrica kurtlerin kendilerine cumhuriyet tarihinde unutturulamaya calisilan millet suurunu ezip ceken kemalist zihniyete karsi marxistlerin eline dusen kurtlerin bu halinden onlari buna surukleyenler mesuldur.kurtlerin kendilerini anlamasi icin ne batiya nede marxla lenine ihtiyaci yoktur.kurtlerin millet bilinci 16'yy da serefhanla idrisi bitlisiyle sonrasinda seyx ahmedi xani ile kimligini zaten bulmustur.bundan sonra gelen milliyetci zevatta kurtlerin modern ulus yapma telasinda olan turk ulus devletine benzer bir irk yaratmaya calisan yapmacik lardir.selahaddini kendine mal etme kendi milletine de .ben omrumu onun kurtlugunu kanitlamaya vakfetmekteyim.bilimsel verileri bulana kadarda devam edecegim.arastirmam eyyubilerin oldugu tum sehirleri ve ulkeleri kapsamaktadir.hatta haclilar bile kaynaktir,bunu istememin temel sebebide mensubu oldugum kurt halkinin kimligini tarihini kendine mal etmeye calisan bizi yok sayanlara karsi bilimsel alanda mucadele etmektir.kurtlere karsi bu ayirimcilikla turkiyedeki sorunun kaynaginda bize uvey evlat muamelesi yapan asagi daki kardesimiz gibi bir cok zevatttir.zihniyetinle nasil bir kaos yaratildigina bak.turkl ve kurt milletlerinin kardesligini insa etmek birini inkar etmekten gecmez.86.136.67.1